Dil Oyunları
Bu sorunu ileriye sürülen çerçeve içerisinde analiz ederken belli bir prosedürü tercih ettiğimi okuyucu farkedecektir: Dil olgularını, özelde de onların pragmatik boyutunu vurguladım. Bundan sonra ne söyleneceğini açık kılmak için kısa olmakla birlikte pragmatik terimiyle neyin kastedildiğini özetlemek faydalı olacaktır. Gönderici için olduğu gibi, alıcı da böyle bir önermeyi kuracak otoriteyle yüklemlenmelidir. Gerçekte bunu başka bir biçimde söyleyebilirdik: Gönderici dekan ya da rektör yani bu türden önermeyi dile getirecek otoriteyle yükümlenmiş kişi, yalnızca doğrudan gönderileni (önermenin nesnesi, referant, burada üniversite) ve alıcıyı (üniversite personeli), işaret ettiğim biçimde, etkileyebildiği sürece bu konuma sahiptir. Farklı bir durum "üniversiteye para ver" türünden ifadeleri içermektedir, bunlar buyuruculardır ve emirler, komutlar, tavsiyeler, istekler, dualar ve ricalar vb. biçiminde tanzim edilebilirler. Terimi geniş anlamda (örneğin bir günahkarın bağışlayıcılık iddiasındaki bir tanrı üzerindeki otoritesini de içerecek biçimde) kullanırsak, burada gönderici açıkca bir otorite konumuna yerleştirilmiştir: yani, gönderici, alıcının kendisine gönderme yapılan eylemi yerine getirmesini beklemektedir. Buyurmanın pragmatiği alıcı ve gönderilenin durumlarında çok büyük değişiklikler gerektirmektedir. Başka bir düzende tekrar bir sorun, vaad, edebi bir tasvir, bir anlatılama vb.'nin yeterliliğini (efficiency) özetliyorum. Wittgenstein, dil incelemesini bir sıyrıktan alıp, dikkatini farklı söylem biçimlerinin etkileri üzerinde yoğunlaştırır. Dil oyunları (bir kaçını ben yukanda sıralamıştım) etrafında özdeşleştirdiği muhtelif türden ifadeleri ortaya koyar. Dil oyunlarıyla kastettiği, çeşitli ifade kategorilerinin her birinin, bunların özelliklerini belirleyen kurallar ve konulabilecekleri yararlar çerçevesinde tanımlanabilir olmasıdır -tıpkı her parça- l taze haz yüzünden yapılabilir: Peki popüler konuşma ve edebiyat tarafından üstlenilen dilsel taciz işinde başka ne içerilmektedir? En büyük zevk, dilin parole (söz) düzeyindeki evriminin arkasındaki süreçtir, yani anlamların, kelimelerin ve deyimlerin dönüşümlerindeki sonsuz keşiftir. Ancak şüphesiz ki bu zevk bile bir hasım kazanma pahasına elde edilen bir başarı hissine bağlıdır -hiç olmazsa bir ve heybetli bir düşman kazanmak pahasına: Kabul edilen dil ya da işaretler sistemi) Bu dil agonistiği düşüncesi ikinci ilkeyi gözden kaçırtmamalıdır, çünkü ona bir tamamlayıcı olarak durmakta ve bizim analizimizi yönetmektedir: Gözlemlenebilen toplumsal bağ dil "hareketlerinden' mürekkeptir. Bu önermenin aydınlığa kavuşturulması bizi elimizdeki meselenin özüne götürecektir. "Üniversite hastadır gibi düzanlamsal bir ifade (denotative utterance)29 bir mülakat ya da konuşma bağlamında sarfedilmiş olup, göndericisini (önermeyi dile getiren kişi) ve alıcısını (bu önermeyi algılayan kişi) ve de önermenin ilgilendiği şeyi yani göndermenin nesnesini özgül bir yolda konumlamaktadır: İfade göndericiyi, "bilicinin" (üniversitenin hangi durumda olduğunu bilen) konumuna yerleştirir ve açımlar. Alıcı, bilicinin kabul edilmesi ya da reddedilmesi durumuna konulmuştur. Önermenin nesnesi (referent) düzanlamlara özgü bir yolda ele alınmıştır; kendisine göndermede bulunan önerme tarafından açıklanan ve doğru olarak özdeşleştirilmeyi talep eden bir şey olarak. Eğer "üniversite açıktır" gibi bir açıklamayı (declaration) düşünecek olursak (bir tören sırasında dekan ya da rektör tarafından dile getirilmiştir) önceki özgülleştirmelerin artık uygulanmayacağı açıktır. Doğal olarak ifadenin anlamı anlaşılmak zorundadır, fakat bu genel bir iletişim durumudur ve bize farklı tür ifadeleri veya onların özgül etkilerini ayırdetmede yardım etmez. Bu ikinci "işlersel" (performative) ifadenin ayırdedici özelliği, dile getirilmesiyle çakışan önermenin nesnesi üzerindeki etkisidir. Üniversite açıktır çünkü yukarıda zikredilen şartlarda açık olduğu ilan edilmiştir. Bunun böyle olması, önermenin gönderildiği yer (alıcı) açısından doğrulamaya ya da tartışmaya tabi değildir,çünkü dolaysız olarak ifade tarafından yaratılan yeni bağlam içersine yerleştirilmiştir. nın özelliklerini belirleyen bir kurallar kümesiyle tanımlanan satranç oyununda olduğu gibi; bunları hareket ettirmenin en uygun yoluyla. Dil oyunları hakkında şu üç gözlemde bulunmak faydalı olacaktır: Birincisi, bunların kuralları kendi içerisinde kendi meşruluklarını taşımazlar, ama açık ya da örtük bir anlaşmanın (oyuncular arasındaki bir anlaşmanın) nesnesidirler -bu oyuncuların kuralları keşfettiğini söylemek doğru değildir. İkincisi eğer kurallar yoksa oyun da yoktur. Hatta bir kuralın son derece küçük tâdili bile oyunun tabiatını değiştirir; bir "hareket" ya da ifade kuralları tatmin etmiyorsa, tanımladıkları oyuna ait değildirler. Üçüncü nokta biraz önce söylenilen şey tarafından önerilmektedir: Her ifade bir oyundaki "hareket" olarak düşünülmelidir. Bu son gözlem bir bütün olarak yöntemimizin altını çizen ilk ilkeyi vermektedir: Oynama ve genel agonistik (cedel) alanına düşen konuşma edimleri, anlamında konuşmak, dövüşmektir. Bu zorunlu olarak kazanılmak üzere oynanıldığı anlamına gelmez. Bir hareket, keşfedilmesinden dolayı duyulanı taze haz yüzünden yapılabilir: Peki popüler konuşma ve edebiyat tarafından üstlenilen dilsel taciz işinde başka ne içerilmektedir? En büyük zevk, dilin parole (söz) düzeyindeki evriminin arkasındaki süreçtir, yani anlamların, kelimelerin ve deyimlerin dönüşümlerindeki sonsuz keşiftir. Ancak şüphesiz ki bu zevk bile bir hasım kazanma pahasına elde edilen bir başarı hissine bağlıdır -hiç olmazsa bir ve heybetli bir düşman kazanmak pahasına: Kabul edilen dil ya da işaretler sistemi) Bu dil agonistiği düşüncesi ikinci ilkeyi gözden kaçırtmamalıdır, çünkü ona bir tamamlayıcı olarak durmakta ve bizim analizimizi yönetmektedir: Gözlemlenebilen toplumsal bağ dil "hareketlerinden' mürekkeptir. Bu önermenin aydınlığa kavuşturulması bizi elimizdeki meselenin özüne götürecektir.
|