Usta
Ellerinden değil ayaklarından öpüyorum
Sebebim ustam koca babam
Sana yazıyorum ey gidi ihtiyar
Ellerinden değil ayaklarından öpüyorum
Köylüydün belki ama onurlu mağrur
Bilirdin bir çok şeyi bir çok bilenden
Sıcaklar altında orak sallayan
Güneşten kavrulan teni bilirdin
Kendini bilirdin kendini
Köylüydün belki ama
Onaltı yaşındaydım
“Birgün Türkiye tanıyacak” diyordum beni
Rençberiydim vahşi ve çılgın saflıkların
Gülerdim benden ileri ve geri olanlara
Dengesiydim her ikisinin
Çocuksu saf masum gülerdim
Birazda erkekçe
Onaltı yaşındaydım
Kırıldım belki defalarca bil ki eğilmedim.
Utanmadım ruhuma çizilen resminin yırtılışından
Bir gül dalıydım koparılan çelik bir kol
”Her fırsatta kasırgalaşan yellerin de
Yerlerinde yeller eser” diyebilecek kadar büyümüştüm
Kırıldım belki defalarca bil ki eğilmedim
Bu ezan hani selâya çıkar baba
Nefesim acıyor
Sözlerim gözde kaldı artık kaşlarım sual
Duymasın güzellerin gülü can birazdan gideceğimi
Birikmesin gözlerinde intihar yüklü bulutlar
Bende yolculuk telaşı var
Bu ezan hangi selâya çıkar baba
Vurgun yedim baba vurgun
Oltu taşı tesbihim tütün tabakam ve siyah çakmağım şahit
Bir de yüreğime çizdiğim resmin vardı yanımda
Üç damla kan düştü geceye üç damla baldıran zehri
Vurgun yedim baba vurgun
Ben böyle düşünmüyordum ölmeyi baba
Altından azgın suların geçtiği demir köprüde olacaktık
Rakip de olacaktı
İkimizin elinde iki ondörtlü ve gece
Birbirimize sıkarak koşacaktık birbirimize
Yıldızlar yağacaktı üzerime beni sabaha götüren
Ben böyle düşünmüyordum ölmeyi baba
Bir gece düşüme giren ihtiyar adam
”Murad olsun söyleyim oğul” dedi
”Zafer nerde gizlidir” dedim
“Ömrüne ömür can güzelin yüreğinde”
”Peki güneş nerde saklanır” dedim
”Yavuzun atının ak yelesindesindeki sırdır oğul” dedi
Bir gece düşüme giren ihtiyar adam
Burda insanların yalnız ağzı var
Siyah beyaz bir fotoğrafın içindeyim muzdarip
Düşüncelerim kurşuna dizildi sabaha karşı
”Esselatu hayrun minen nevm” derken ezanlar
Açıldı sonsuza giden yol
Burda insanların yalnız ağzı var
Ne açtı yüreğini güzellerin gülü can
Ne de beyaz atın yelesindeki sırra erdim
Ve buyur eyledi ötelerden o ihtiyar adam
“Hoşgeldin oğlum Osman hoşgeldin”
Ne açtı yüreğini güzellerin gülü can
Ne de beyaz atın yelesindeki sırra erdim
|