Tekil Mesaj gösterimi
  #1 (permalink)  
Alt 19.03.08, 07:49
karabey - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
karabey
Kovuldu!
 
Kaydolma: 28.08.07
- 34
Mesajlar: 1.177
Teşekkürler: 0
Üyeye 82 kez teşekkür edildi
Yeni Çanakkale... Savaş Aslında 1.1.1915 Günü Avustralya da Başlamıştı

Çanakkale... Savaş Aslında 1.1.1915 Günü Avustralya da Başlamıştı
ŞU ÇILGIN TÜRKLER

Ilk Türk-Avustralya çatışmasının, Çanakkale'den önce Avustralya'da başladığını biliyor muydunuz?..


Tarih yazımı, tekerrür etmesin ders alınsın, toplumların davranışları önceden bilinsin ve siyasiler ona gore halkını yönetsin diyedir. Davranışları çatıştırmak siyasilerin faydacı yaklaşımları olmaktadır. Onun içindir ki tarih, olayları yansız ve dürüst bir şekilde yansıttığı zaman, gelecek nesillere yol gösteren olmuştur.


Herkesin bildiği Avustralyalılar ile Türkler arasındaki ilk çatışma, aslında Çanakkale'de değil,1 Ocak 1915 de Broken Hill kasabasında başladı. Aslında bu başlangıç değil. Ama bağlantılı bir tepki. Avustralya’lıları harekete getirmekte kullanılan bir İngiliz kurnazlığına katkısı olan bir olay. Ancak Avustralya ile Türkiye arasında dostluğa dönüşen Çanakkale savaşının öncesi Brokel Hill olayı, ne yazık ki hiç bir tarihçi veya bir yetkili, olayın nedenini merak ederek araştırmadı bile.. üstelik kitlesel tepkiye dönüşüp organize olunmaya katkı sağladı.

Türklerle Avustralyalılar arasındaki ilk savaş diyeceğimiz ve Avustralya tarihinin en garip olaylarından biri olan Broken Hill olayı-savaşı, yıllar önce bu ülkeye gelen ve Broken Hill adlı kasabada yaşayan seyyar dondurmacı Muhammed Gül ve kasap Molla Abdullah'ın Osmanlılar adına Avustralyalılara karşı ülkeleri adına başlattıkları hunharca girişimdir.

Avustralya'nın İngilizlerin isteği üzerine Çanakkale'ye asker göndereceği haberini alır Muhammed Gül ve Molla Abdullah. Bu haber iki Türk’ü üzer daha doğrusu öfkelendirir. "Ortada hiç bir neden yok iken Avustralyalılar nasıl olurda savaşmak için Osmanlı topraklarına asker gönderir?" diye düşünürlerken bu sırada duvarlara “Your Country Needs You “ (Vatanın size ihtiyacı var) şeklinde ilanlarda asılmaya başlar.

Bu durum karşısında daha fazla dayanamayan iki Türk tepkilerini göstermek için sonunda Avustralyalı’lara karşı savaşma kararı alırlar.

Osmanlı padişahlarının tüm dünya Müslümanlarınca Halife sayıldığı o tarihte Muhammed Gül ile Molla Abdullah; "Bizim Halifemizin ülkesine nasıl asker gönderirsiniz? Biz size gösteririz!" düşüncesiyle olacak, bu iki savaşçı silahlarını kuşanıp, (1 Ocak 1915) dondurma arabasını da kendilerine siper yaparak, yılbaşı eğlence pikniğinden içinde binden fazla insanın bulunduğu treni uygun bir yerde beklemeye başlarlar.. Sonuçta piknik dönüşü kasabaya dönmekte olan tren kendilerine yaklaşınca "Allah ! Allah!.." sesleriyle trendeki insanlara ellerindeki silahlarla ateş açarak saldırı başlatırlar.

Beklenmedik bir anda kurşun yağmuruna tutulan kasaba halkı, neye uğradıklarını bilmeden şaşkın bir vaziyette feryada başlarlar. Bu ani saldırı karşısında bazıları vagonları kendilerine siper yaparlarken, bazıları da trenden atlayarak kaçmaya başlarlar. Kendilerini koruyamayanlar ise atılan kurşunlarla yaralanırlar.

Ortalık tam bir savaş alanına, barut dumanı ve kan gölüne dönüşür. Bir ara fırsat bulan makinist treni hızla olay yerinden uzaklaştırarak kasabaya döner.

Olay kasabada yayılır ve polis, Avcılar kulübü üyeleri ve silahlı halktan oluşan 500 kişilik silahlı topululuk Muhammed Gül ile Molla Abdullah'ın peşine düşer. Trenin gitmesi sonrası dondurma arabasını bırakıp, kasaba dışında saklanacak bir yer bulmak için olay yerinden uzaklaşırlar.

Kasaba dışında yaşlı bir Avustralyalı’ya ait eski bir kulübede saklanmak ister ama olaylardan habersiz kulübenin yaşlı sahibi bu iki insanı silahlı görünce gözü pek tutmaz ve içeri almadığı gibi kapıyı da yüzlerine kapatır. Buna sinirlenen savaşçılar kendisine bir el ateş ederek yaşlı kulübe sahibini yaralarlar.

Savaşçılar bu defa kasabanın Batı bölümünde şimdi "Türk kayası" diye anılan eski adı "Beyaz kaya" olan büyükçe bir kayayı kendilerine siper yaparak beklemeye başlarlar. Çünkü o bölge düz araziden oluştuğu için kolayca görülüp öldürülebileceklerini düşünürler.
Çok geçmeden silahlı halk ve polisler iki savaşçının yerini bularak saldırıya geçtiklerinde ilk elde polis şefi yaralanır. Bu sırada çapraz ateşe geçen polis ve halktan atılan kurşunlarından biri, bahçesinde odun kesmekte olan yaşlı bir Avustralyalı’nın da ölümüne sebep olur.

Bu karşılıklı atışlar sonucunda Muhammed Gül olay yerinde, Molla Abdullah ise ağır yaralı olarak hastaneye götürülürken yolda ölür.
Olay sonrası galeyana gelen halk öfkelenir ve bir maden kasabası olan Broken Hill'de yabancılara karşı da tepki ve göstermeye başlarlar.

Hatta Alman kulübü ateşe verilir,kasaba dışındaki olaylardan habersiz deve ile nakliyat yapan Türklerin kamplarına da saldırı düzenlerler…

Kasabada o tarihte yayınlanan mahalli gazetelere, belgelere baktığımızda, 1 Ocak 1915 tarihindeki ilk Türk-Avustralya savaşında, dördü Avustralyalı olmak üzere Muhammed Gül ve Molla Abdullah ile beraber altı kişi hayatını kaybederken yedi kişide yaralanır.

Birinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştirecek olan Gelibolu savaşı hazırlığında İngiliz’lerin kendi halkının yanında müstemlekelerinden oluşan savaşçıları da cepheye sürmek için ilanları ile halkı savaşçı olmaya çağırırken yaşanan bu olay yerel halk üzerinde öyle etkili olmuştur ki, 16 yaşındaki çocuklar dahi yaşlarını yükselterek askere yazılmışlardır.

Buradan alınacak ders olarak siyasilerin dünya düzenini kendi istedikleri yönde değiştirmek için halkları karşı karşıya getirmekte olduğudur. Cahil iki Türk’ün çılgınlığı olmadık yerde Avusturya’lıları Türk düşmanı yapmış, kenetlenmelerine katkı sağlamıştır.

Ne var ki, Gelibolu savaşlarında çarpışan kahraman Avusturyalı’lar muharebelerde Türk insanının cahil olmasına karşın ne kadar üstün insani niteliklere sahip olduğunu görmüş ve ifade etmişlerdir.

Bağımsız cumhuriyet olmayıp, merkezden atanmış bir vali ile idare olunan Avustralya halkı, Çanakkale savaşlarındaki yenilgilerine aldırmadan tarihte birlik ve bütünlük kurdukları ilk milli olay olarak değerlendirmektedirler. Gelibolu’da ölen askerlerine olan saygıyı her zaman ülkelerinde yaşatarak ahde vefa borçlarını öderken çocuklarına da milli şuuru aşılamaktan geri kalmamaktadırlar.
Alıntı ile Cevapla
Sponsor