BÝlÝm FelsefesÝ-2 Karl Raimond Popper
Karl Raimund Popper, 1902 yýlýnda Viyana'da doðdu. Nazizm, pozitivistler gibi Popper'i de ülkesinden göçmek zorunda býraktý. Popper, Ýkinci Dünya Savaþý sýrasýnda Yeni Zelanda'da bulundu; savaþ sonrasýnda Londra'da profesörlük yaptý. Viyana'da pozitivistlerin bazý seminerlerine katýlmýþtý. Ýlk kitabý Logik der Forschung (1935), pozitivistlerin yönettiði bir dizide yayýnlandý. Pozitivistler gibi Popper da, bilimselliðe bir ölçüt bulmak istedi. Popper'in koymuþ olduðu ölçüt, pozitivistlerin ölçütünden ayrýlýr ve Popper her zaman pozitivizme açýkça karþý çýkmýþtýr.
YANLIÞLANABÝLÝRLÝK ÝLKESÝ
Popper, 1919 yýlýnda, bilimselliðin niteliði üzerinde düþünmeye baþladýðý zaman çýkýþ noktasýnýn ne olduðunu kendi anlatýr: «Zihnimdeki sorunu doðuran ortamý ve uyarýcý olan örnekleri kýsaca anlatmak isterim. Avusturya Ýmparatorluðunun çöküþünden sonra, Avusturya'da bir devrim oldu. Ortalýk devrimci sloganlar ve fikirlerle, yeni ve çoðunlukla saçma kavramlarla dolmuþtu. Benim ilgimi çeken kavramlar arasýnda Einstein'ýn görelilik kuramý kuþkusuz en önemli olanýydý. Ýlgi duyduðum diðer üç kuram da, Marx'ýn tarih, Frued'un psikanaliz ve Alfred Adler'in `bireysel psikoloji' kuramlarýydý.»'ý Alýntýdan da' anlaþýlabileceði gibi Popper, Einstein'ýn görelilik kuramý ile diðer üç kuramý karþý karþýya getirdi. 1919 yýlý, görelilik kuramý bakýmýndan anlamlý bir yýldý. Bu kurama göre, güneþin yakýnýndan geçen ýþýk ýþýnlarý; güneþin yerçekimi alanýnýn etkisine girerek eðilmeye uðrarlar. O yýl, bu kuramý sýnamaya elveren bir güneþ tutulmasý oldu. Uzaydaki bir yýldýzýn yerini önce gece, sonra gündüz saptama.yoluyla, yýldýzýn güneþe yakýn olmasý halinde, gönderdiði ýþýnlarý güneþ tarafýndan eðilip eðilmediði araþtýrýlabilecekti. Ölçümlerin verdiði sonuçlar sözkonusu, ýþýnlârýn eðildiðini gösteriyordu. Popper'i büyük ölçüde etkileyen, kuramýn ön-deyiþinin doðru çýkmasý deðildi. Onu asýl ilgilendiren þuydu: Ön-deyinin doðru çýkmamasý halinde, genel görelilik kuramý derhal reddedilecekti. Popper bu tutumla, diðer üç kuramýn savunucularýnýn tutumlarýný karþýlaþtýrdý. Bunlar belirli bir olayýn kuramlarýna nasýl uygun düþtüðünü her zaman kolaylýkla açýklayabiliyorlardý; ama hangi koþullarýn gerçekleþmesi halinde kuramlarýný savunmaktan vazgeçeceklerini asla belirtmiyorlardý. Popper, hangi kurama 'olursa olsun ampirik destek bulmanýn kolay olduðunu; bilimselliðin ampirik destek saðlamada deðil, kuramýn hangi koþullar altýnda yanlýþ olduðunu belirlemede yattýðýný düþünmeye baþladý. Eðer bir kuram yanlýþlanabilir ise, bilimseldir, dedi. Böylelikle Popper “yanlýþlanabilirlik ilkesini” getiriyordu. Bu ilkeyle ilgili olarak üç noktayý belirtmek gerekir. Popper her üç noktada da yanlýþ anlaþýlmýþtýr.
1. Yanlýþlanabilirlik ilkesinin, anlamlý ve anlamsýz önermeler ayrýmýyla bir ilgisi yoktur. Popper, genel olarak, apaçýk saçma olan önermeler dýþýnda, bütün önermelerin anlamlý olduðunun savunulabileceðini kabul eder: Pozitivistlerin bu konudaki anlayýþlarýný derinlemesine eleþtirmiþ deðildir. Ancak, pozitivistlerin bir önermenin nasýl anlamlý olacaðý sorusunu olgulara deðgin bir soruymuþ gibi ele aldýklarýna dikkati çekmiþ; bir önermenin doðru olup olmadýðýna karar vermenin yalnýzca bir uzlaþým (convention) sorunu olduðunu söylemiþtir.
2. Popper, bütün kuramlarýn genel içerimlerden, yani “Bütün x'ler için geçerlidir: Eðer x.... .., o halde x. . . ... “ þeklindeki önermelerden oluþtuðu görüþündedir. Popper'in bu görüþünün, kolaylýk saðlamasý bakýmýndan, . kendisinin de kullandýðý “Bütün kuðular beyazdýr~ý önermesiyle ifade edilen “yasa”yý (Bütün x'- ler için geçerlidir: Eðer x bir kuðuysa, o halde x beyazdýr) örnek alarak açýklamaya çalýþacaðýz. Yukarýdaki önerme, siyah renkli bir kuðunun ortaya çýkmasý halinde yanlýþtýr. “Burada siyah bir kuðu var” önermesi, bu yasayý yanlýþlar; yanlýþlýðýný gösterir. Bu çeþit önermelere, yani belirli bir yerde, belirli bir zamanda ve belirli bir nesne ya da olaya deðgin önermelere Popper, temel- önermeler adýný verir. Bazý temel-önermeler yukarýdaki “yasayla baðdaþýr (örneðin, “Burada yeþil bir iskemle var”; “Burada beyaz bir kuðu var” gibi) . Öte yandan; baþka bazý temel-önermeler (örneðin, “Burada siyah bir kuðu var”) “yasayla baðdaþmaz,' yani sözkonusu olan temel-önerme doðru ise, “yasa” yanlýþtýr. Popper, yasalarýn baðdaþan önermelere izin verdiðini, ama baðdaþmaz önermeleri yasakladýðýný söyler. Bir kuramýn bilimsel olabilmesi için, en azýndan bir temel-önermeyi yasaklamasý gerekir Burada dikkat çekmek Popper'ýn bir temel- önermenin doðru ya da yanlýþ olduðunun kesin güvenirlikle belirlenebileceðini söylemeyiþidir. Popper, bilimin nesnel þeylere deðgin olduðunu ve dolayýsýyla temel-önermelerin de nesnel olmasý gerektiðini; ancak, nesnelliðin kesin güvenilirlikle belirlenemeyeceðini söyler. Oysa, Popper'a göre, öznel þeylere iliþkin kesin güvenilir bilgi edinmek olanaklýdýr. Bundan çýkan sonuç, Popper'ýn temel-önermelerinin herhangi bir gözlemciye baðlý olmayýþýdýr. Gerekli olan, bazý temel-önermeleri doðru saymak; doðru olarak kabullenmek için bir karara varmaktýr.
3. Yukarýdaki örnekte yer alan “Bütün kuðular beyazdýr” önermesi, “Burada siyah bir kuðu var” önermesiyle yanlýþlanmaktadýr. Ancak, bu kuðuyu ,birinin siyaha boyadýðý þeklinde yardýmcý bir varsayým öne sürülecek olursa, . bu bir yanlýþlama olarak anlaþýlmayacaktýr. Bu çeþit yardýmcý varsayýmlâr ileri sürerek bir kuramý yanlýþlanmaktan kurtarmak her zaman olanaklýdýr. Bir kuramýn yanlýþlanmadan kurtarýlmasýnýn baþka yollarý da, kavramlarýnýn içeriðini deðiþtirmek, belki de bir hesap hatasý yapýlmýþ olduðunu ileri sürmek, deneyimin doðru yapýlmadýðýný iddia etmek gibi yollardýr. Bu durumda, yukarýda 1-'de anlattýklarýmýzýn aksine; , bir kuramýn yanlýþlanmasý olanaksýzlaþýr. Bir kuramýn yanlýþlanabilmesi için, yardýmcý varsayýmlar getirmemek, anlam deðiþiklikleri yapmamak gibi bazý yöntem kurallarýnýn kabul edilmesi gerekir. Yanlýþlanabilirlik ilkesi ancak, belirli bir yöntembilimle birlikte iþletilebilir. Popper, bilimselliði dil ölçütleriyle deðil, yöntem kurallarýyla tanýmlamaktadýr: Örneðin, koyduðu yöntem kurallarýndan birine göre, yardýmcý varsayýmlara ancak, kuramsal, sistemin ampirik' içeriðini ya da yanlýþlanabilirliðini artýrýyorsa izin verilebilir.
POPPER VE POZÝTÝVÝZM
Popper'ýn, bir önceki bölümde ele aldýðýmýz pozitivist görüþler karþýsýndaki yeri nedir? Anlamlý-anlamsýz önermeler ayrýmý konusundaki görüþlerini yukarýda görmüþ bulunuyoruz. Pozitivistlerin tekil olaylarýn nedensel açýklanmasýnýn tümdengelime dayandýðý görüþünü aslýndâ ilk olarak Popper ortaya atmýþtýr ve bu modele çoðunlukla Popper-Hempel modeli adý verilir. Ancak Popper, bu modele iliþkin tartýþmalara hiç katýlmamýþtýr. “Neden-önermelerine iliþkin görüþleri de pozitivistlerden önemli bir farklýlýk göstermez. Popper “neden-önermeleri”nin bir çeþit zorunlu iliþkiyi ifade ettiklerini savunmanýn anlamlý olduðunu kabul ederken bir sorunla karþýlaþmadýðý halde, yöntembilimsel açýdan bu zorunluluðun tümüyle geçersiz olduðu kanýsýndadýr. Bu yüzden, bu zorunluðun bir yana býrakýlabileceði görüþündedir. Popper'a göre de, kuramlar ve yasalar, özlerinde, yani özleri bakýmýndan evrensel baðlýlaþýmlardan baþka þey deðillerdir. Popper'ýn yukarýda sözünü ettiðimiz temel önermelere koyduðu koþul, bunlarýn gözlemlenebilir þeylere deðgin olmalarýdýr. Bu konuda pozitivistlerle arasýnda yalnýzca sözde benzerlik vardýr. Popper'a göre “gözlemlenebilir” kavramý, tanýmlanmasý olanaksýz ve bilim felsefecilerince öðrenilmesi gereken bir kavramdýr. Kendisinin bu kavramý kullanýþýna bakýlacak olursa, bilim adamlarýnýn varlýðýný belirledikleri tüm özgülükler gözlemlenebilir þeylerdir. Pozitivist açýdan bakýlýnca, Popper neyin gözlemlenebilir olduðu sorusunu atlamýþ görünmektedir. Kuramsal terimlerle gözlem terimleri arasýnda da ayrým yapmamaktadýr. Anlaþýldýðý kadarýyla, fiziksel olan herþeyin gözlemlenebilir olduðu görüþündedir. Nedensel açýklamalar ve “neden-önermeleri” konusunda Popper'ýn görüþleriyle pozitivistlerin görüþleri büyük ölçüde birbirine uymaktadýr. Pozitivistlerin anlamlý-anlamsýz önermeler, kuramsal terimler-gözlem terimleri ayrýmlarýna gelince, Popper bu ayrýmlarla fazla ilgilenmemiþ ve bunlarýn ayrýntýlý bir eleþtirisini de yapmamýþtýr. Tümevarýmsal mantýðý ise tümüyle reddeder> Bu konuda kýrk yýl süren yoðun bir mücadele vermiþ, çeþitli pozitivist savlarý ayrýntýlarýyla ele alýp, kýyasýya eleþtirmiþtir. Mantýkçý pozitivistlerin bir bölümünün “araçsallý”a kaymalarýna karþýlýk, belirtmek gerekir ki Popper her zaman için bir gerçekçi (realist) olmuþ, yani kuramlarýn bizden baðýmsýz olarak varolan dýþ dünyaya deðgin olduðunu savunmuþtur. > Ancak Popper, baþka bir pozitivist anlayýþý, “buluþ baðlamý” ile “doðrulama baðlam” ayrýmýný kabul etmiþtir.
TÜMEVARIMSAL MANTIÐIN ELEÞTÝRÝSÝ
Popper'ýn tümevarýmsal mantýða yönelttiði eleþtiri üç bölüme ayrýlabilir.
1. Popper, öncelikle, (Hume gibi), belirli bir ampirik kuramýnýn belirli bir olasýlýðý olmasý gerektiðini söyleyen bir önermenin kendisinin de ampirik bir önerme olmasý gerektiðine iþaret eder. Dolayýsýyla bu önermenin de ampirik bir olasýlýðý olacaðýna göre, onun da olasýlýðýný belirleyecek yeni bir tümevarýmsal mantýk gerekecektir. Bu durumda yeniden belirli bir olasýlýðý olan yeni bir ampirik önermeyle karþýlaþýlacak ve bu sonsuza kadar böyle gidecektir. Tümevarýmsal mantýðýn, tümevarýmsal mantýkta ele alýnmayan ampirik önermelere dayanmasý gerekir.
2. Mantýkçý pozitivizmle ilgili bölümde, tümevarýmsal mantýkla ele alýnacak kuramlara, tümevarýmsal mantýðýn yardýmýyla kanýt önermelerine baðlanýþýndan önce, belirli bir olasýlýk verilmesi zorunluðu üzerinde durmuþtuk. Popper'a göre, olasýlýðýn, örneðin yanýlýþ kuramlarýn olasýlýðýnýn `sýfýr' ve doðru kuramlarýn olasýlýðýnýn `bir' sayýlmasý gibi, bazý akla uygun koþullara dayandýrýlmasý halinde buna olanak yoktur. Tümevarýmsal mantýk asla gerçek kuramlara uygulanamaz.
3. Bu, olanaklý olsa bile, arzu edilecek bir þey deðildir. Çünkü olasý kuramlara deðil, olasý-olmayan kuramlara gerek vardýr. Popper'in görüþü yalnýzca görünüþte paradoksaldýr. Tümevarýmsal mantýkta, kuramlarýn, bunlara belirli bir olasýlýk veren kanýt önermelerle iliþkisi kurulur. Kuramlarýn, kanýt önermelere uygunluðu arttýkça, olasýlýklarý da yükselir. Tümevarýmsal mantýkçýlarýn çoðu, kabul edilmiþ kuramlarý da, bu kanýt önermelerden sayarlar. Popper'ýn olasý-olmayan kuramlar (ki, bunlar için çoðunlukla “bold conjectures””cesur tahminler” deyimini kullanýr) ortaya atýlmasý gerektiði savýný en iyi açýklayan da bu durumdur. Bu durumda, yüksek olasýlýðý olan bir kuram, kanýtlar arasýnda bulunan mevcut kuramlara çok benzer niteliktedir. Oysa, Popper'a göre kökten yeni olan kuramlara gereksinme vardýr. Tümevarýmsal mantýk, mantýkçý pozitivizm bölümünde anladýðýmýz görüþlere benzer görüþlere, yani önce deneysel yasalar koy, sonra bunlardan kuramsal sistemler kur»â dayanmaktadýr. Tümevarýmsal mantýkçýlar, Popper'dan farklý olarak, bilgilerin birikerek arttýðý varsayýmýndan hareket ederler.
Popper'ýn Yöntem Kurallarý Yukarýda da deðinildiði gibi, Popper'ýn yanlýþlanabilirlik ilkesinin, bilimselliðin , ölçütü olarak kullanýlabilmesi için, bazý yöntem kurallarýyla tamamlanmasý gerekmektedir. Bu kurallardan bazýlarý þunlardýr:
“Yardýmcý varsayýmlar, kuramsal bir sistemin yanlýþlanabilirlik derecesini azaltamaz” ;
“Tanýmlanmamýþ kavramlarýn kuram tarafýndan örtük olarak tanýmlandýðý kabul edilemez” (bu durumda kuram, çözümlemesel olarak doðru olur ve yanlýþlanamaz) ;
“Dil kullanýmýnýn sürekli olarak deðiþtirilmesi yasaktýr”
Popper bu kurallardan baþka, bilimin geliþmesine yardýmcý olacak bazý kurallar koyar. Aslýnda Popper'ýn bilim felsefesinin altýnda yatan temel amaç, bilimin geliþmesini saðlayacak yöntem kurallarý getirmektir. Yukarýda sayýlan kurallar, bilim selliðin asgari kurallarýdýr ve bilimselliðe bir ölçüt getirirler. Diðer kurallar, bazen ifade ediliþ tarzlarýndan da anlaþýlacaðý üzere, kuramlarýn yanlýþlanabilir olduðu noktasýndan hareket eder. Bu kurallardan bazýlarý þunlardýr;
“En çetin bir þekilde sýnanmasý gereken, en yüksek yanlýþlanabilirlik derecesi olan kuramlara öncelik ver” kuram, eski kuramlardan baðýmsýz olarak sýnanabilmelidir”
“Yeni bir kuram, þimdiye kadar birbirinden ayrý görünen olaylarý birleþtiren özgün ve yalýn bir fikre dayanmalýdýr.
“Bir kuramýn doðrulanmasý (Popper'ýn kullandýðý özel terimle “corroborated” sayýlabilmesi) için, kabul edilmiþ temel- önermelerle -baðdaþmasý ve bu temel-önermelerin bazýlarýnýn da kuramý yanlýþlamak için harcanan bilinçli çabalar sýrasýnda kabul edilmiþ olmasý gerekir. Sonuncu kural, Popper'ýn bir kuramýn doðrulanmasýndan ne anladýðýný ortaya .koymaktadýr. Burada dikkat edilmesi gereken doðrulamanýn alýþýlmýþ anlamda doðrulama deðil, “yanlýþlama çabalarýnýn baþarýsýzlýða uðramasý” demek olduðudur. Yani, bir kuram, tümevarýmsal mantýkçýlarýn “kanýt önermeleri” dedikleri þeylerle doðrulanamaz. Bu kanýt önermelerinden kalkarak, kuramýn hangi durumlarda yanlýþ çýkacaðýnýn kestirilmesi ve o durumlarda sýnanmasý gerekir. Kuram ancak bu sýnamalardan baþarýyla çýkarsa doðrulanmýþ sayýlabilir.
YANLIÞLANABÝLÝRLÝK DERECELERÝ
Yukarýda saydýðýmýz yöntem kurallarýndan ikisi yanlýþlanabilirlik derecesiyle ilgilidir ( “yardýmcý varsayýmlar yanlýþlanabilirlik derecesini azaltamaz” ve “yanlýþlanabilirlik derecesi yüksek olan kuramlara öncelik verilmelidir” kurallarý) . Yanlýþlanabilirlik derecesi nedir? “Bütün x'ler için geçerlidir: Eðer Fx; o halde Gx (Fx = x, F özelliðine sahiptir)” þeklindeki yalýn kuramý ele alalým. X'in F özelliðine sahip, ancak G özelliðinden yoksun olduðunu bildiren her temel-önerme, bu kuramý yanlýþlayacaktýr. Popper'ýn kendi verdiði örnek þudur: “Bütün uzay cisimleri çember biçimindeki yörüngelerde ilerler” þeklindeki kuram, “ kuyruklu yýldýz, parabol biçimindeki bir yörüngede ilerliyor”, “Güneþ hiperbol biçiminde bir yörüngede ilerler”, “Merkür gezegeni fiyonk biçiminde bir yörüngede ilerler” “Ay elips biçiminde bir yörüngede ilerler” þeklindeki temel-önermeler tarafýndan yanlýþlanýr. “Bütün gezegenler çember biçimindeki yörüngelerde ilerler” önermesini ele alýrsak, bu son önermeye oranla ilk sözü edilen önermeyi yanlýþlayacak çok daha fazla sayýda önerme düþünülebilir. Ýlk sözü edilen önermenin çok daha fazla sayýda «potansiyel -gizil- yanlýþlayýcýlarý” vardýr ve dolayýsýyla yanlýþlanabilirlik derecesi daha yüksektir. Popper, yanlýþlanabilirlik derecesini genel olarak ampirik içerikle belirlemektedir. O'na göre bir kuramýn yanlýþlanabilirlik derecesi = kuramýn ampirik içeriði = kuramýn potansiyel yanlýþlayýcýlarýnýn sayýsý'dýr. Yukarýda verdiðimiz 'örnek, açýklamayý kolaylaþtýrmaktadýr. Þöyle ki, son önermeye konu olan “gezegenler”, ilk önermeye konu olan “uzay cisimlerinin yalnýzca bir bölümüdür. Böyle bir örnekte, önermelerden hangisinin daha çok sayýda potansiyel yanlýþlayýcýsý olabileceðini kestirmek zor deðildir. Ancak baþka örneklerde bu, çoðunlukla olanaksýz duruma gelir. Popper, yanlýþlanabilirlik derecesinin belirlenmesi sorununun nasýl çözüleceðini tam olarak gösterememiþtir. Dolayýsýyla, tümevarýmsal man- týða yöneltmiþ olduðu þu eleþtiri, kendi yöntembiliminin büyük bölümüne de yöneltilebilir: Bu yöntembilimin, mevcut varsayýmlarý deðerlendirmek için kullanýlmasý olanaksýzdýr.
POPPER’ÝN ELEÞTÝRÝLMESÝ
Yanlýþlanabilirlik ilkesine yöneltilen eleþtiri geniþletilebilir. Popper'ýn yanlýþlanabilirlik derecesini belirleme yönteminin varýlmak istenen kavrama uygun olup olmadýðý sorulabilir. Popper'a göre, kuramlar genel içermelerden oluþur ve genel içermelerin bazý temel-önermelerle baðdaþmasý mantýksal olarak olanaksýzdýr. Söz konusu kuram doðru ise, bazý temel-önermelerin yanlýþ; kuram yanlýþ ise, bazý temel-önermelerin doðru olmasý gere- kir. Kuram, bazý temel-önermeleri yasaklar. Buna karþýlýk, kuram nedensel bir iliþkinin ifadesi olarak anlaþýlýrsa, temel-öner- meleri, ancak geçerli baþka nedensel etkenlerin bulunmamasý koþuluyla yasaklar. “Isý yükselmesi halinde uzunluk artar” þeklindeki önerme, bir çubuðun ýsýtýlmasýna raðmen ayný uzunlukta kalmasýyla baðdaþabilir. Örneðin, çubuk bir yandan ýsýtýlýrken, öte yandan mekanik olarak sýkýþtýrýlabilir. Bilimde normal olan durumda, birlikte veya birbirlerine karþý etki yapan birden çok sayýda nedensel etkenin varlýðý kabul edilir. Dolayýsýyla, Popper'in yanlýþlanabilirlik derecesi kavramý, gerçek yanlýþlanabilirlik derecesini deðil, yanlýþlanabilirlik derecesi ölçülmek istenen önermede ifade edilen nedensel etkenlerden baþka hiçbir etkenin düþünülemeyeceði durumlardaki ideal bir yanlýþlanabilirlik derecesini ölçmektedir. Bu nedenlerle Popper'in yanlýþlanabilirlik derecesini belirleme yöntemi reddedilecek olursa, onun yöntem kurallarý da kabul edilemez, çünkü bu kurallar gerçekten varolan durumlardaki gerçekten varolan kuramlara uygulanmak üzere düþünülmüþtür.
Bu eleþtirinin temeli, “neden-önermeleri”nin deðil, genel içerimlerin, bazý temel-önermeleri yasakladýðý (ya da onlarla mantýksal .olarak baðdaþmaz olduðu) görüþüdür. Popper'a göre, neden önermeleri yöntemsel açýdan genel içerimlerle eþitlenebilir; dolayýsýyla yukarýdaki eleþtiri Popper'ýn bu fikrinin de tartýþýlabilir olduðunu düþündürür. Bu eleþtirinin Popper-Hempel açýk lama modeli bakýmýndan da bazý sonuçlarý vardýr. Bu model (I. Bölüm, “Neden Kavramý'nýn sonuna bakýnýz) bütün yasalarý ve kuramlarý genel içerimler olarak görür ve açýklamalar, tümdengelimsel çýkarýmlardan ibarettir, der. Ancak tümdengelimsel açýk- lamalarýn, nedensel açýklamalarla eþit deðerde görülebilmesi için, tümdengelimsel çýkarýmýn kapsadýðý genel içerimlerle temsil edilen nedensel etkenin dýþýnda geçerli olabilecek hiçbir baþka etken bulunmamasý gerekir. Tümdengelimsel bir çýkarýmýn açýklama olarak anlaþýlabilmesi için, bu çýkarýmda söylenmeyen bir þeyi varsaymasý gerekir ve bu durumda da tümdengelimsel açýklamalarýn nedensel etkenleri ve nedensel açýklamalarýn yerini ne ölçüde alabileceði sorusu sorulabilir.
Bir sonraki Bölümde ayrýntýlý olarak ele alacaðýmýz Popper'a yöneltilmiþ eleþtirilerden bir diðerini þimdiden özetleyeceðiz. Popper'ýn yöntembilimi . en azýndan iki varsayýma dayanýr gibidir:
1. Kuramlarý ve yasalarý diðer önermelerden baðýmsýz olarak ele almak olanaklýdýr;
2. Kuramlar normal olarak yanlýþlanmaz.
Ýlk varsayýmý gerçekten yapmýþ olduðu, tikel önermeler için yanlýþlanabilirliði tanýmlamasýndan ve ayrýca yazýlarýnda, baðla- ma bakýlmaksýzýn her zaman için “cesur tahminlerde bulunula- bileceði fikrini uyandýrmasýndan da anlaþýlmaktadýr. Kuhn'a göre, bir önceki baðlamý reddetmeksizin, “cesur tahminler”de bulunulamaz. Yepyeni bir paradigma kurulmasý gerekir Paradigmalar da, yöntembilimsel açýdan tikel önermeler gibi davranmazlar. Bu baðlamda, mantýkçý pozitivizmin giderek soyutlanmýþ önermelerin ele alýnýþýndan nasýl uzaklaþtýðý hatýrlanabilir. (I. Bölüm, Doðrulanabilirlik Ýlkesi'nin sonuna bakýnýz).
Popper'ýn ikinci varsayýmý yaptýðý apaçýktýr. Kuramlarý yanlýþlamaya çalýþmak gerektiðini önemle vurgular; normal olarak yapýlan bu olsaydý, üzerinde durmasý gerekmezdi. Oysa Kuhn'un ortaya koyduðu bilim tarihi, kuramlarýn normal olarak yanlýþlandýðýna iþâret eder. Popper hemen hemen tüm kuramlarýn ampirik desteðe sahip olduklarýný göstererek mantýkçý pozitivistlerin ayaklarýný nasýl yerden kaydýrmýþsa, Kuhn.da hemen hemen.tüm kuramlarýn hemen her zaman yanlýþlandýðýný, yani kuramlara tümüyle uymayan geçerli verilerin her zaman bulunduðunu göstererek Popper'ýn ayaklarýný yerden kaydýrmýþtýr. Bundan çýkan sonuç þudur: hangi kuramýn kabul edilmesi gerektiði sorusu, Popper'ýn yöntembilimiyle baðdaþmayan bir biçimde yeniden sorulmalýdýr. Soru þöyle olacaktýr: Yanlýþlanan tüm kuramlarýn hangisi ya da hangileri doðru olarak kabul edilmelidir?
POPPER VE TOPLUMBÝLÝMLERÝ
Popper'a göre yöntem kurallarý hem doða hem de toplum bilimlerinde uygulanmalýydý. Mantýkçý pozitivistlerin tersine, Popper bütün bilimlerin temelde ayný tür olaylarla ilgili olduðu anlamýnda, tek bir bilimden hiç söz etmemiþtir. Buna karþýlýk Popper, görece soyut bir düzeyde kalýnmasý koþuluyla, tüm bilimlerde ayný yöntembilimin uygulanabilirliðine inanýr. Popper, “Toplum bilimlerinde deney yapýlamaz, çünkü toplumsal etkenler asla fizik etkenler gibi soyutlanamaz”; “Toplum ve insanlar doða bilimlerine konu olan olaylara oranla çok daha karmaþýk olaylardýr»; “Toplum bilimlerinde özel bir sezgisel anlayýþ olabilir, çünkü burada kuramlarýn konusu insandýr” gibi savlara, yani doðabilimsel yöntembilimin toplum bilimlerine uygulanamayacaðý görüþünün çeþitli savlarýna açýkça karþý çýkmýþtýr. Popper'ýn karþý-savlarýný kýsaca ele alalým. Popper'a göre deneyimlerde belirli etkenlerin birbirlerini etkileyip etkilemedikleri ya da belirli bir deneyimde deðiþik etkenlerin birbirinden soyutlanmýþ olup almadýðý deneyöncesi (a priori) olarak belirlenemez. Bu ancak etkenlerin belirlenmesi ve deneyimin yapýlmasýndan sonra keþfedilebilir; ki bunun için de kuram biliniyor olmalýdýr. Toplumsal olaylarýn doðal olaylardan daha karmaþýk olduðuna iliþkin inanç, normal bir toplumsal olayla, etkenlerin soyutlandýðý fiziksel bir olayýn karþýlaþtýrýlmasýndan ileri gelir. Oysa, normal bir toplumsal olayla normal bir fiziksel olay, örneðin bir yapraðýn yere düþüþü, karþýlaþtýrýlacak olursa, her iki durumda da bir ön-deyide bulunmanýn eþit ölçüde güç olduðu görülecektir. Özdeþleþim ( “Einfühlung” ) , Popper'a göre ancak buluþ iþlevi görebilir; bir varsayýma ulaþmamýza yardýmcý olabilir. ama varsayýmýn sýnanmasýnda hiçbir rolü olamaz. Benim nasýl hissettiðim, baþkalarýna iliþkin bir varsayým bakýmýndan bir anlam taþýmaz. Doða ve toplum bilimlerinin bazý ortak yöntem kurallarý bulunduðunu ve tek bir yöntembilimden sözedilebileceðini savunmak, bilimsel disiplinlerin kendilerine özgü belirli kurallarý olduðu görüþüyle baðdaþýr. Popper, toplum bilimlerinde özel bir “yöntembilimsel. Bireycilik” koþulu arar. Der ki: “[...] toplumsal kuramlarýn görevi, sosyolojik modellerimizi betimsel ya da adcý (nominalist) terimlerle, yani bireylere, onlarýn tutumlarýna, beklentilerine, iliþkilerine, vb. iliþkin terimlerle, titizlikle oluþturmak ve çözümlemektir. Bu, `yöntembilimsel bireycilik' diyebileceðimiz bir ilkedir.Carnap'ýn bireyleri somut temel-deneylerden kurulan mantýksal kurulumlar (constructions) olarak görmesi gibi (I. Bölüm, Gözlemlenebilir Olan'a bakýnýz) , Popper da, sýnýflar gruplar ve kurumlar gibi toplum bilim kategorilerini, somut bireylerden kurulu kuramsal kurulumlar alarak görür. Tüm sosyolojik kuramlar, tutumlar, beklentiler, vb., psikolojik terimlerle çözümlenebilirse, o zaman sosyolojiyi psikolojiye indirgemek (psikolojizm) mümkün deðil midir? Popper'in bu soruya . yanýtý olumsuzdur. Ancak, Popper'in yöntembilimsel bireyciliði ile psikolojizme yönelttiði eleþtirilerin nasýl baðdaþtýrýlacaðýný anlamak güçtür. Bunun için, bu konudaki görüþlerini aþaðýya aktaracaðýz:
[...] psikolojizmin, yöntembilimsel bireyciliði savunarak ve yöntembilimsel kollektivizme karþý çýkarak kazandýðý büyük er- demleri küçümsememeliyiz. Psikolojizm, bütün toplumsal olaylarýn ve özellikle bütün toplumsal kurumlarýn iþleyiþinin, her zaman için bireylerin kârarlarýnýn, eylemlerinin, tutumlarýnýn, vb., sonucu olarak anlaþýlmasý gerektiðini savunan ve sözde `kollektifler'e (devletler, uluslar, ýrklar, vb.) dayanýlarak yapýlan açýk- lamalarla asla yetinilmemelidir diyen önemli öðretiyi destekler. Psikolojizmin hatasý, toplum bilimleri alanýndaki bu yöntembilimsel bireyciliðin tüm toplum olaylarýnýn ve tüm toplumsal düzenliliklerin (regixlarities) psikolojik olaylara ve psikolojik yasalara indirgenmesi programýný içerdiðini varsaymasýdýr.Popper'ýn tarih bilimi üzerine de özel bazý görüþleri vardýr: O'na göre, bilimsel açýklamalar ve ön-deyiler, daha önce verdiðimiz (I. Bölüm, Nedensel Açýklamalar'a bakýnýz) þemayý izler. Ancak genel olarak tarihsel olaylar bakýmýndan bir sýnýrlama yapýlmasý gerekir: bunlar konusunda ön-deyide bulunmak olanaksýzdýr. Popper'ýn gösterdiði gerekçeler þunlardýr:
l. Tarihin akýþý, insan bilgisinin geliþmesinden büyük ölçüde etkilenir.
2. “Akýlsal (rational) ya .da bilimsel yöntemlerle bilimsel bilgilerimizin gelecekteki ilerlemeleri üzerine ön-deyilerde bulunamayýz. [Bilimsel bir kuram üzerine ön-deyide bulunabilmek için, o kuram konusunda þimdiden bilgi sahibi olmak gerekir.”
3. “Dolayýsýyla gelecekteki tarihsel olaylar konusunda ön- deyide bulunamayýz.”
Bu durumda, Popper'e göre, örneðin kuramsal fizik gibi bir kuramsal tarih disiplini olamaz. O halde tarih kitaplarý nasýl yazýlýr? Önce tarihe belirli bir bakýþ açýsýndan ( point of view ) bakmaya karar verilir; sonra da tarihteki bu görüþ açýsýndan geçerli olaylar betimlenir. Popper, böyle bir bakýþ açýsýna, “tarih anlayýþý” adýný verir ve bir tarih anlayýþýna sahip olmaksýzýn tarih yazýlamayacaðýný savunur. Bir tarih anlayýþýna sahip olmadýklarýný söyleyenler de, bunun bilincinde olmasalar bile, böyle bir anlayýþa sahiptirler. Tarih anlayýþlarý sýnanamaz ve dolayýsýyla. doðru ya da yanlýþ olduklarý söylenemez. Herkes ilginç bulduðu tarih anlayýþýný benimseyebilir. Tarih, sýnýflar, ýrkýlar, dinsel fikirler, “açýk” ve”kapalý” toplumlar arasýnda bir mücadele olarak görülebilir.
ELEÞTÝREL AKILCILIK
Popper'ýn bilim felsefesinin insan bilimleri ve politika konusundaki görüþleriyle nasýl baðlandýðýný görmeden önce, koymuþ olduðu yöntem kurallarý üzerine görüþlerini ele almamýz gerekir. Popper'a göre, yöntem kurallarý, daha iyileri bulunana kadar kabul edilmesi kararlaþtýrýlan uzlaþýmlardan (conventions) ibarettir. Yöntem kurallarý deðiþmez deðildir ve bilimin geliþmesinde oynadýklarý rol açýsýndan her zaman için eleþtirilebilirler. Bir kuramý eleþtirmek, onu yanlýþlamaya çalýþmaktýr. Bir yöntem kuralýný eleþtirmek ise, onun bilîmin geliþmesine nasýl engel olduðunu göstermeye çalýþmaktýr. Her iki durumda da hata ve- ya yanlýþ aranýr: Ancak hatanýn bulunmasý için (kuramý veya kuralý) denemek gerekir. Popper'e göre her iki durum da genel bir yöntemin, “deneme ve yanýlma” ( “trial and eror” ) ya da “eleþtirel akýlcýlýk” ( “critical rationalism” ) yönteminin örnekleridir. Yapýlan hatalardan ders alýnýr. Her zaman bir sorundan (P2) hareket edilir. Sonra buna bir çözüm önerilir (TT = “tentative theory”/ “deneme kuramý” ) ve bu çözümün yanlýþ olduðu gösterilmeye çalýþýlýr (EE --- “error elimination” / “yanlýþ-eleme”). Bu gösterilince de yeni bir sorunla (P2) karþýlaþýlýr; ancak bu kez bilgiler artmýþtýr. Popper bu metodu P1ž TT žEE ž P2 þemasýyla ifade eder. Popper'a göre bu þema tüm bilimsel disiplinlere, yöntem kurallarýna, felsefeye ve politikaya uygulanabilir ve uygulanmalýdýr. Bu þema, kiþinin her zaman yanýlabileceði görüþüne dayanýr. Bu görüþe, baþkalarýnýn da doðru olabileceði görüþünü eklersek, þema Popper'in “eleþtirel akýlcýlýký” adýný verdiði tutumu temsil eder.
“Bu tutum, tartýþma ve deneye verdiði önemden dolayý, `Ben yanýlýyor olabilirim, sen de haklý olabilirsin; birlikte çalýþarak doðruya yaklaþabiliriz' Þeklindeki yaklaþýmýyla, daha önce de deðindiðimiz gibi, bilimsel tutumla çok yakýndan iliþkilidir. Bu tutum, herkesin hata yapabileceði; bu hatanýn kendisi, baþkalarý veya baþkalarýnýn yardýmýyla kendisi tarafýndan keþfedilebileceði görüþüne baðlýdýr. Kimsenin kendi kendinin yargýcý olamayacaðý fikrini ve tarafsýzlýk fikrini içerir [...] Bu tutumun akla olan inancý, yalnýzca kiþinin kendi aklýna deðil, -belki daha da çok- baþkalarýnýn aklýna olan inançtýr. ”Eleþtirel akýlcýlýk”ýn bu belirleniþi, pozitivistlerin (bilimle metafiziði ayýran) ayrým-ölçütü' ne 'tekabül eder. Popper'a göre, (özneler-arasý) eleþtirilebilir ve eleþtirilemez önermeler; daha doðrusu, önermeleri , özneler-arasý olarak eleþtirilebilir sayan ve saymayan iki ayrý tutum vardýr. Popper, metafizik saydýðý önermelerin çoðunu eleþtirilebilir bulur. Örneðin, determinizm ve idealizm baþlýklarý altýna giren felsefi görüþler yanlýþtýr ve eleþtirilebilir, ancak bunlarý yanlýþlamak olanaksýzdýr. Pozitivistlerin bilim - metafizik ayrýmýnýn Popper'daki karþýlýðýnýn akýlcýlýk - akýldýþýcýlýk (irrationalism) ayrýmý olduðu, Popper'ýn akýldýþýlýða iliþkin olarak söylediklerinden anlaþýlmaktadýr. Bu sözler, pozitivistlerin metafizik hakkýndaki sözlerini anýmsatýr. Kýsa bir örnek verelim: «Marx bir akýlcýydý. Sokrates ve Kant gibi o da, insanlýðýn birliðinin temeli olarak insan aklýna, inanýyordu. Ancak, fikirlerin sýnýf çýkarlarý tarafýndan belirlendiði þeklindeki öðretisi, insan aklýna inancýn çöküþünü hýzlandýrdý. Hegel'in, fikirlerin ulusal çýkarlar ve gelenekler tarafýndan belirlendiði þeklindeki öðretisi gibi, Marx'ýn bu öðretisi de akla olan akýlcý inancý sarsýcý bir eðilim taþýyordu. Hem saðdan hem de soldan tehdit edilen tutum, yani toplumsal ve ekonomik sorunlara deðgin akýlcý tutum, tarihsici (historicist) kehanet ve kehanetçi akýldýþýcýlýðýn cepheden saldýrýsýna uðradýðýnda kendini savunamadý. Akýlcýlýk ile akýldýþýcýlýk arasýndaki çatýþmanýn, çaðýmýzýn en önemli düþünsel ve belki de ahlaksal sorunu oluþunun nedeni budur. Popper'a göre akýlcý tutumun kendisi akýlsal savlara dayandýrýlamaz. Ýnsanlýðýn ortak bir akýlsallýðý olduðuna inanmak gerekir. Buna inanarak ancak Popper'ýn bu terime verdiði anlamda akýlcý olunur.
ELEÞTÝREL AKILCILIK VE ÝNSAN BÝLÝMLERÝ
Yukarýdaki açýklamalardan da anlaþýlacaðý üzere, Popper'ýn felsefe konusundaki görüþü þudur: Felsefe kuramlarýnýn çoðu, her ne kadar yanlýþlanamaz nitelikte ise de, akýlsal olarak tartýþýlabilir. Felsefe ne edebiyattýr, ne de, pozitivistlerin iddia ettikleri gibi, sözcüklerle oynanan bir oyun. Felsefenin konusu, ger- çek sorunlardýr. Ýnsan bilimleri de P1 ž TT ž EE ž P2= þemasýný izlemelidir. Popper'ýn 'bu konuda en çok vurguladýðý þudur: Yapýlmasý gereken þey, önce sorun durumunu (P1) iyi anlamak, sonra da yazarýn ya da sanatçýnýn yapýtýný bu sorunun çözümü için az ya da çok baþarýlý bir deneme olarak deðerlendirmektir. Popper'a göre, sorun durumlarý, týpký matematik sorunlarý (problemleri) gibi, nesnel olarak vardýr. Matematikçinin deneyleri deðil, önerdiði çözümün söz konusu sorunu çözüp çözmediði tartýþýlýr. Sanat, edebiyat ve düþünce tarihçileri, sorun durumlarýný yeniden- kurmaya çalýþýp, söz konusu olan yapýtýn sorunu ne ölçüde çözdüðü konusunda bir yargýya varmalýdýrlar. Örneðin Popper'a göre, Batý sanatýnýn bir bölümü, gerçekliðin imgesinin, görüntüsünün (örneðin perspektiften yararlanýlarak) nasýl yaratýlabileceði problemini çözmekle; diðer bir bölümü de, seyircinin eyleme geçirilip, kendi baþýna yorum yapmasýnýn nasýl saðlanabileceði sorununu çözmekle uðraþmýþtýr denilebilir.
ELEÞTÝREL AKILCILIK VE POLÝTÝKA
Popper, bilimsel akýlcýlýðýn, yalnýzca özel bir durumunu oluþturduðu temel bir akýlsallýðý belirlemeye çalýþmýþtýr. Bu .akýlsallýðýn politikaya da uygulanmasý gerekeceði açýktýr. Toplumsal normlar, týpký bilimsel normlar (yöntem kurallarý) gibi tartýþýlabilmelidir. Birincisinde; insanlýðýn çektiði acýlarýn azaltýlmasý: ikincisinde, insanlýðýn bilgi daðarcýðýnýn geniþletilmesi amacý söz konusudur. Popper þöyle der: “Politikada bilimsel yönteme benzer bir yöntem uygulamanýn tek yolu, belirli olumsuz . yanlarý, bazý istenmeyen sonuçlarý olmayan hiçbir politik davranýþýn bulunmadýðý varsayýmýndan hareket etmektir. Hatalarý aramak, bulmak ve gün ýþýðýna çýkarmak, çözümlemek ve bunlardan ders çýkarmak, bilimsel bir politikacýnýn ve politikacý bir bilim adamýnýn yapmasý gereken þeydir. Bilimsel yöntemi politikaya uygulamak, hiç hata yapmadýðýmýza kendimizi inandýrmak, hatalarýmýzý görmezden gelmek, gizlemek ve baþkalarýna yüklemek sanatýnýn yerine daha üstün bir sanatý. yaptýðýmýz hatalarýn sorumluluðunu yüklenmek, bunlardan ders almak ve derslerden ileride ayný hatalarý yinelememek için yararlanmak sanatýný koymak demektir.” Eleþtirel akýlcýlýða göre, hatalarýn ortaya çýkarýlabilmesi için özgür tartýþmaya gerek vardýr. Özgür tartýþma ise, buna olanak tanýyan kurumlarýn ve geleneklerin varlýðýný gerektirir. Bu hem “bilim adamlarý toplumu» hem de tüm toplumlar için geçerlidir. Denebilir ki, Popper önce bilim dünyasýnýn nasýl örgütlenmesi gerektiðine iliþkin bir fikir geliþtirmiþ, sonra bunu bütün topluma, uygulamýþtýr. Varýlan sonuç, Popper'ýn “açýk toplu” dediði ultra-liberal toplumdur. Popper'a göre toplumu deðiþtirirken de P1 ž TT ž EE žP2 þemasý uygulanmalýdýr. Burada TT toplumsal bir kurumun deðiþtirilme denemesini, EE alýnan sonuçlarýn özgürce tartýþýlmasýný temsil eder. Popper, toplumda devrimci deðiþiklikler yapýlýrsa, hangi sonucun hangi nedene dayandýðýný görebilmenin olanaksýzlaþacaðý görüþündedir. Bu ise, P1ž TT ž EE ž P2= þemasýný uygulanamaz hale getirir. Bu ve baþka nedenlerle Popper toplumu deðiþtirmede devrimci yöntemler yerine “adým adým toplumsal düzeltm” ( “piecemeal social engineering” ) yönteminin uygulanmasýný savunur. Her adýmda, fazla kapsamlý olma- yan, tek bir düzeltme (reform) yapýlmalýdýr.
POPPERCÝLÝK
1950'lerin ortalarýna kadar Popperciliði tek baþýna Popper temsil etmiþtir. O zamandan bu yana, Popper'm görüþlerini savunan ve Popper'a dayanan ya da Popper'ýn felsefesinin içerdiði düþünceleri geliþtirdiðini söyleyen kimselerin sayýsý giderek çoðalmýþtýr. 1960'lara gelindiðinde, bu çevre o kadar büyümüþtür ki, Poppercilikten baþlý baþýna bir bilim felsefesi okulu olarak söz etmek zorunlu hale gelmiþtir. Popperci çevreye dahil bazý düþünürlerin, Popper'ýn bazý görüþlerinin, temel savlarýyla. baðdaþmadýðýný göstermeye çalýþmalarý da bunu göstermektedir. Örneðin, Popper'ýn kendisi tutarlý bir Popperci olmamakla eleþtirilmiþtir. Popperciliðin önde gelen temsilcileri arasýnda Joseph Agassi, Hans Albert, (Popper'm profesörlük kadrosunu devralan) Imre Lakatos, Alan Musgrave ve J.W.N. Watkins sayýlabilir.
|