Saİnt-sİmon
Düşünce tarihinde, toplumun bilimi olarak gördüğü sosyolojinin düşünce babası olarak tanınan Fransız filozof ve iktisatçısı. Temel eserleri: De la Reorganisation de la Societe europenne [Avrupa Topluluğunun Yeniden Örgütlenmesi Üzerine], Du Systeme industriel [Sanayi Sistemine Dair], Cateschisme des Industriels [Sanayicilerin İlmihali].
Saint-Simon, toplumda bir reforma gitmeyi amaçlamış, toplumun endüstri çağının, endüstrinin gereklerine göre düzenlenmesi gerektiğini savunmuştur. Bilimsel düşünce*ye dayanan bir toplum bilimi kurmanın zamanının geldiğini, artık pozitif bilim çağı*nın başlamış olduğunu öne sürdüğü için, aynı zamanda pozitivizmin de kurucusu olarak da bilinen Saint-Simon’un en büyük düşü, insan toplumunun reformdan geçiril*mesi olmuştur. Ona göre, Fransız Devrimi mutluluk getirmemiştir. Evrensel insan hak*larının ilanı, Saint-Simon’a göre, aşağı sınıfların cehaletini ve yoksulluğunu ortadan kaldırmamıştır. Toplumdaki tüm insanların mutluluğunun yeni bir toplumsal düzenle*me, bir sosyal reformla sağlanabileceğine inanan Saint-Simon, toplumda gerçekleştiri*lecek reformun toplumsal yasaların bilgisi-ne dayandığını ve bunun bilimlerde de bir reformu gerektirdiğini düşünmüştür.
Bundan dolayı, onun felsefesi öncelikle toplum konusunu ele alır ve bir toplum felsefesi olarak ortaya çıkar. Toplumu bir or*ganizma olarak gören ve bu organizmanın evrimini inceleyen Saint-Simon’a göre, top*lumun kökeninde çıkar öğesi vardır. O, bir toplumun insanlarının birbirlerine gelişigü*zel yaklaşmadığını söyler. İnsanlar, ancak bir çıkar durumu ortaya çıkınca, bir toplum halinde bir araya gelirler. Toplum, Saint*-Simon’a göre, çıkar öğesinin bir sonucu olarak uzlaşmayla kurulur. Bir toplumun kuru*labilmesi, çıkarın sonucu olan bir toplumsal bağın var olmasına ve dolayısıyla kollektif bir vicdanın oluşmasına bağlıdır.
Saint-Simon’a göre, insanlar kendileri ne özgü orijinal varlıklar olmanın yanında, doğada hüküm süren determinizme tabi olan varlıklardır. Fizik ve kimya alanındaki ağır*lık merkezi yasası gibi, toplumları yöneten bir ilerleme yasası vardır. Sosyoloji bilimi*nin görevi, bu yasanın varlığını gösterip, in*sanlara bu yasaya itaat etmeyi öğretmektir. Zira, Saint-Simon’a göre, bu yasayı insanlar koymuş değildir. Biz, bu ilerleme yasasını, siyasi, ahlâki, ekonomik, vb, olaylar içinde görürüz. Sosyolojinin tarihsel yöntemi be*nimseyen bir gözlem bilimi olmasının nede*ni budur. O, bu ilerleme yasasını düzenli bir yöntemle açıklayarak, Avrupa Uygarlığının toplumsal ve siyasi evriminin genel yasalarını elde etmeye çalışmıştır.
İnsanın toplumsal tarihinin kendilerine ayrı düşünce tarzlarının karşılık geldiği üç ayrı aşamadan, yani sırasıyla çoktanrıcılık/ kölelik, teizm/feodalizm ve pozitivizm/endüstriyalizm evrelerinden geçtiğini öne süren Saint-Simona göre, toplumsal değiş*me ve düzenin yasaları, pozitivizmin mari*fetiyle, bulunabilir. Toplumun, ona göre, başlıca görevi, yaşamak için gerekli nesne*leri çoğaltan üretimi geliştirmektir; çünkü mutluluk ancak bu şekilde sağlanır. Yeni düzende toplumu anlar, yani endüstri ala*nında çalışanlar yönetecektir. Endüstri ala*nında çalışanlarla, o zanaatlarla uğraşanları, çiftçileri, fabrikatörleri, yatırıma açtıkları kredilerle üretime katılan bankerleri, türlü üretim dallarındaki uzmanları anlatmak ister. Toplumu endüstri alanında çalışanla*rın yönetmesi. yoksulları yoksulluklarından kurtaracaktır; ona göre, bilimle, akla uygun olarak düzenlenecek üretim, bütün çalışan*ları her bakımdan yükseltecektir. Herkes ça*lıştığı, görevini yerine getirdiği ölçüde, üre*timden payına düşeni alacaktır. Üretimi yönetenler, Saint-Simon’a göre, halkı keyiflerine göre değil, fakat üretimi geliştirmenin gereklerine göre yöneteceklerdir. Bu yöneticilerin görevlerini kötüye kullanmala*rına, halkı aldatmalarına, halka ödevlerini anlatacak yeni bir din ile toplumu aydınlatacak bilginler engel olacaktır.
Şu halde, ekonomik ve siyasi yönetimin başında banka, fabrika, maliye uzmanları*nın bulunmasına karşılık, inanç ve eğitim gibi işlerin başında da bilim, sanat uzmanla*rı bulunacaktır. Yeni din, kardeşlik ve sev*giye dayanan bir inanç olmalı ve her türlü hurafeden arındırılmalıdır. Başka bir deyiş*le, modern toplumun yön ve düzeninin, üre*tici olmayan bürokratlar tarafından değil de, bilim adamları ve sanayiciler tarafından be*lirlendiğini öne süren Saint-Simon’a göre, modern toplumdaki kriz de, pozitivizme da*yanan yeni bir din ile çözülebilir.
O, bilim konusunda, tüm bilimlerin şim*diye dek bilimsel olmayan yöntem ve adım*larla işe başlamış olduğunu söyler. Bundan başka, her bilim birtakım dini tasarımlar, metafizikle ilgili sanılarla yüklüdür. Başlan*gıçta, teolojik bir temeli olan ve metafizik kavramlarla geliştirilen, gerçek olmayan bir bilimin yerine, Saint-Simon’un çağında ger*çek bilim, pozitif bilim geçmiştir. Ona göre, ilerlemeyi sağlayan etken de bilimin, başlangıçta onun içine karışmış olan bu öğeler*den temizlenmesidir. Saint-Simon, artık po*zitif bilim çağının başlamış olduğunu söyler.
|