Bu Öfke Dinmez
Dilim bıçak gibi keskin; çıkan bu sözler çekilmez; tahammül edilmez!
Beni bu yalan dolan yıkmaz; asla yıldırmaz!
Akın var akın; bu akın var ya akın, güneşe yakın;
sel olur kentin pisliğini siler, yutar, gömer ta diplere!
Şimdi durmak yok; ‘tam tam’ zamanı!
Seli besleyen yeni kaleler gerek!
Diller çözülsün; silahlara dönüşsün;
namlular bu kentten yeni bir cephe açsın!
Harekette bereket! Bereket neye gerek!
Nereye dönüp baksan, insan;
karabasan gibi çöker üstüme üstüme!
Her şey gelir üstüme üstüme;
bu öfke dinmez asla; içimde beynimde.
Yok; artık yok! Machavel önümde!
Dönüş yok!
Dipten gelen bir dalga gibi bir anda boğmak için düşmanı;
yeni dehlizler, gizli planlar;
yazılıp çizilenler kükreyişe gebe;
yedi göğe yükselen!
At sırtında güya uçan Malkoçoğlu uslanmaz;
seksek oynar; kendi bile anlamaz!
Geyik sırtında Bursa kuşatılmaz!
Kılıç kalkan istemem;
yakın dövüş yok şimdi; vur kaç zamanı!
Karargahım yer altı; kimse bakmaz, anlamaz!
Öncü savaşçılar doğar, büyür burada; bir bir yayılır!
Silahları beyninde; ansızın çıkar; kılıç gibi sözleri vurur;
vurur böler, parçalar; açar demir kapıyı;
bir ok gibi çıkan bu öfke dinmez, affetmez.
Duvarlar devrilir, çelik kaleler erir ve burada yürekler birleşir.
|