ÇAĞDAŞÇILIK VE BATILILAŞMA
Akılı ve bilimi kendine öncü yapan Atatürk çok gerçekçi idi. Madem ki Türk milleti modernleşecek, yenileşecekti, o halde, yapılması gereken şey, yaşanılan çağda en gelişmiş kurumlan hiç çekinmeden benimsemekti. Çağdaş kurumlar Batı'da idi. Öyleyse Batı'ya yönelmeliydi.
Atatürk bir Batı hayranı değildir. Uzun yıllar Batı'lı devletlerle çarpışmış, onların emperyalist oyunlarını bozmak için uğraşmış, bir büyük asker, kuşkusuz gözü kapalı bir Batı taklitçisi olamazdı. Ama, ger?ekleri görmesini bilen Atatürk en ileri kurumların Batı'da olduğunu görmezlikten gelemezdi. Bunun için Batı'ya yöneldi. Çağdaş kurumlar söz gelişi Afrika'da olsaydı elbet oraya yönelecekti. Şu sözleri ne kadar ilgi çekicidir: "Memleketimizi modernleştirmek istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye'de modern yani Batı'lı bir hükümet vücuda getirmektir. Uygarlığa girmeyi isteyip de Batı'ya yönetmeyen millet hangisidir?". Özellikle son cümle çok dikkate değer ve Atatürk'ün gerçekçiliğini bir kez daha kanıtlar. Batı'ya bizden çok daha uzak olan Japonlar, Türkler'den önce Batı kurumlarını olduğu gibi almış ve bugünkü durumlarına erişmişlerdir.
Atatürk, Türk Milleti'nin tarihsel bir gerçeğini de çok özlü biçimde açıklamıştır: "Türkler'in yüzlerce yıldan beri izlediği hareket devamlı bir yön muhafaza etti. Biz her zaman Doğu'dan Batı'ya yürüdük."
Öyle ise Türk milliyetçiliği ruhu içinde cağdaşlasılacaktır. Çağdaş
kurumlar Türk'ün elinde kendi kişiliğini kazanacaktır. Akıl ve bilim yolunun buyruğu budur.