Dün çekip gittim...
DOSTLARIM-arkadaşlarım bana gideceğim birçok yer buldular.
Komşumuz, mesleğimizin yüz aklarından, duayenimiz Orhan Tokatlı, "yolluk" getirdi. Sevgili eşi
Özen Tokatlı, sevdiğimi bildiği için, bir çıkın içine mis gibi kokan taze mısır ekmeği koymuş.
Bir baş da soğan.
Kardeşim
Haldun çok mutlu.
"Abi Moldova’ya gidelim" diye ısrar ediyor.
Yeryüzündeki tüm kovboy filmlerini seyretmiş okurum
Tayfur Bey "Meksika’ya geç..." diyor.
*
Ben ise
"Çek git" lafı üzerine, bir insanın gidebileceği dünyanın en güzel yerine yolculuk ettim dün:
Bu ülkede yaşayan iyi insanların yüreklerindeki o müthiş yere...
Orada yaşayanlar duygularını renk renk çiçekler gibi attılar üzerime.
Duyguların bu denli güzel koktuğunu bilmezdim.
Düşüncelerini-görüşlerini sanki kent mızıkasının eşliğinde şarkı şarkı mırıldandılar kulağıma.
Düşüncelerin-görüşlerin bu kadar hüzün verici olduğunu da bilmezdim.
Bakışların sesliliğini...
Gülücüklerin ıslaklığını...
Bilmezdim...
Kendi kendime
"İyi ki kovuldum da geldim buraya" dedim.
*
Gazete editörleri, muhabirler, televizyonlar, köşe yazarları, tüm meslektaşlarım, yanımdaydı.
Okurlarım çevremde...
Dostlarım...
On binlerce mesaj, telefon, tepki, ses...
Hiç tanımadığım-bilmediğim, ama evimize kadar gelip kapıyı çalan, sadece
"Seni yalnız bırakmayacağız" diyen insanlar.
Sanki bir başka memleketteyim.
Ya da memleketimin içindeki başka memleket burası.
Başbakan
"Çek git..." demeseydi, gelip göremeyecektim.
Bence burası; insanın asla kovulamayacağı, kovuldukça kalacağı, gönderilmek istendikçe yerleşeceği, atıldıkça geleceği bir yer.
Doğrusunu isterseniz
"Çek git"çilere sormak isterim:
Sizin gideceğiniz böyle bir yer var mı?..
Söyleyin, var mı?..