Tekil Mesaj gösterimi
  #1 (permalink)  
Alt 08.08.07, 19:37
makina - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
makina
Profesör Baykuş
 
Kaydolma: 01.02.07
Kadın - 33
Mesajlar: 2.724
Teşekkürler: 19
Üyeye 44 kez teşekkür edildi
Standart islam ve şeriat toplumlarında kadın hakları

İslam ve Şeriat kanunlarıyla bugün 1923 yılında tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen eşit haklar taban tabana çelişmektedir. Bu çelişki 84 yıl önce de vardı şimdi de var. Türbanlı ve türbansız kutuplar bir kör döğüşünde gerginlik yaratmaya devam etmektedirler.


Şeriatla yönetilen ülkelerde kadınlar toplumda nasıl bir hukuk düzeninde yaşıyorlar?
Bir an Türkiye'de değil de 'şeriat'la yönetilen bir ülkede yaşadığınızı düşünün.


Kanunlara göre haklarınız şöyle:



Her türlü motorlu vasıta kullanmanız yasak.
Bisiklete binmeniz yasak.


Yelkenli kullanmanız yasak.
Sokaklarda başınız açık gezmeniz yasak.
Bir topluluk içinde konuşmanız yasak.
Erkeklerin elini sıkmanız yasak.
Kocanız sizi döverse şikayet etmeniz yasak.
Siyasete girmeniz yasak
Derneklere üye olmanız yasak


Kocanızın veya aile büyüğü erkeğin izni olmadan şunları yapamıyorsunuz:




Seyahat etmeniz yasak
Otelde veya kiralık bir evde tek başınıza kalmanız yasak
Çocuğunuza istediğiniz adı vermeniz yasak.
Bir işte çalışmanız yasak.
Çarşafınızın rengini değiştirmeniz yasak.
Orta öğretim, lise veya üniversitede okumanız yasak.
Yüzünüzü göstermeniz yasak..
Kocanızdan boşanmanız yasak.
Sevdiğiniz kişiyle evlenmeniz yasak.
Boşandıktan sonra çocuklarınızı görmeniz yasak..
Sosyal toplantılarda konuşmanız yasak.
Kocasının ikinci bir kadınla evlenmesine itiraz etmesi yasak.
Ekleme: Mayo, bikini, mini etek, vücut hatlarınızı belli edecek derecede dar pantolon giymeniz yasak.



Atatürk peçeyi sadece kadınlara baskının değil şeriatın da simgesi olarak görmüştü.


Şeriat kanunlarıyla idare edilen ülkelerde bugün Türkiye'de artık kanıksanmış bazı özgürlüklerin olmadığını yukarıdaki yasaklar ortaya koyuyor. İslam ve Şeriat kanunlarıyla bugün 1923 yılında tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen eşit haklar taban tabana çelişmektedir. Bu çelişki 84 yıl önce de vardı şimdi de var. Bugün 1990 yılları sonrasında siyasete 'Türban' kavramını lanse edenlerin hangi amaçla bunu gerçekleştirmeye çalıştıklarını anlamak çok zor değil.Nitekim bizdeki tartışmalarda serinkanlı bir yaklaşım görmek mümkün değildir. En azından 'türban'ı siyasi bir görüşün temeline oturtanlarla yapılan tartışmalarda kadının toplumdaki yeri, civar ülkelerden örnekler gibi somut konuları gündeme taşıma fırsatı çıkmamaktadır. Türbanlı ve türbansız kutuplar bir kör döğüşünde gerginlik yaratmaya devam etmektedirler. Nitekim kamusal alanda yasak olan türban, AKP iktidarı temsilcileri tarafından nedense bir tür inatla gerginlik ya da belirli çevrelere mesaj malzemesi olarak kullanılmaktadır.



Öte yandan batılı bazı gözlemciler bu tartışmalara bakarak Türk kadınının öteki müslüman ülkelerin çoğunda bulunmayan haklardan yararlanabiliyor olduğunu görmektedirler. . Bu hakların temelinde Cumhuriyetin kurucusu Kemal Atatürk'ün 1934 yılında kadınlara oy hakkı tanıması, peçeyi kaldırması, kadın eğitimine ve çalışmasına önem vermesinin olduğunu söylüyorlar.. Nitekim Kenneth Roth'un başkanı olduğu İnsan Hakları Gözlem Örgütü Türkiye'deki başörtüsü meselesiyle ilgili bir rapor yayınlamaya hazırlanıyor.
AKP iktidarının yarattığı korku tüneli kadınları harekete geçirmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin 43. kuruluş yıldönümü nedeniyle Yüksek Mahkeme'de düzenlenen törende konuşan Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin, Anayasa'daki laik düzenlemeler kaldığı sürece, türbanın kamu kurumlarına girmesini sağlayacak tüm yasal düzenlemelerin Anayasa'ya aykırı olacağını söylüyordu.Bumin'in "Anayasa değişse bile türban serbest bırakılamaz" demesine TBMM Başkanı Bülent Arınç, "Anayasa değişse bile türban serbest bırakılamaz" diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'e "Bu Anayasa Mahkemesi'ni ben, Meclis'in yapabileceği bir Anayasa değişikliğiyle kaldırabilir miyim? Kaldırabilirim. Bugün AB ülkelerinin hiç birinde Anayasa Mahkemesi benzeri bir kurum yok" diye yanıt vermiştir..İşte bu gerginleşen tartışmalar sonucunda insanlar miting alanlarına koşmuşlardır.



Ankara Tandoğan, İstanbul çağlayan mitinglerinde dile getirilen, verilmek istenen mesajlar nelerdir?




"Laik bir cumhurbaşkanı istiyoruz."
"AKP'ye güvenmiyoruz.."
"Çağdaş batılı bir demokraside yaşamak istiyoruz. "
"Kadınların eşitliği demokratik haklarının korunması konusunda hassasız. "



Bütün bu mesajları veren ve mitinglere katılan kişilerin toplumun okumuş yazmış,çağdaş ve Atatürk'cü düşünceye sahip orta sınıfı olduğunu söyleyebiliriz. Bu meydanlarda toplananlar genel olarak Türkiye Cumhuriyeti anayasının değiştirilmemesini isteyen demokrat seçmenlerdir. Bu seçmenlerin haklarını savunmakla yükümlü olam meclis içi muhalefeti CHP'nin bu görevini ne kadar iyi yaptığı konusunda değişik görüşler de ortaya atılmaktadır.
Bir takım çevrelerin ve yaşadıkları ortamın gereği başlarında türbanla, ya da çarşafla gezen bayanların eğer korkulan senaryo gerçekleşirse ,bir sonraki aşamada yukarıdaki yasaklarla karşılaştıklarında ne yapacaklar? Bu korku senaryosunun gerçek olmadığı konusunda sayın başbakanın ve AKP yöneticilerinin yeterince ikna edici açıklamalar yaptıklarını da söylemek güçtür. Sayın Meclis Başkanımız Bülent Arınç'ın ve sayın başbakanımızın bu konudaki demeçleri korkuları ortadan kaldırmamış, aksine artırmıştır.
Alıntı ile Cevapla
Sponsor