CELTICS EFSANESİNİN YENİ LİDERİ, PAUL PIERCE
PAUL PIERCE #34
Takımınızda nasıl bir oyuncunun olmasını istersiniz? En başta lider olmalı değil mi? Kritik anlarda sorumluluk alıp, takımını galibiyete taşımalı. Skorda ne kadar geride olursanız olun (10-15 hatta 20 sayı) maçı çevirebilmeli. Ama sahanın diğer alanında da görevden kaçmamalı. Her türlü pis işe katkı sağlamalı. Ayrıca sadece kendisi oynamayıp takım arkadaşlarını da oyuna katıp onları da beslemeli. Eğer takım arkadaşlarından biri günündeyse egosunu ön plana çıkartmayıp sayı atma peşinde olmamalı ve rahatlıkla gününde olan arkadaşına destek vermeli. Saha dışında da örnek bir insan olması çok önemli. Tüm bu özelliklerin buluştuğu bir oyuncu düşleyin. Nerde böyle oyuncu diyorsunuz değil mi? Ama, bu ay sizlere tanıtacağımız oyuncu yukarıda sıraladığımız özelliklerin neredeyse tümüne sahip. En büyük özelliği ise, gününde olduğunda ve gerçekten maça ısındığında ligin en iyi savunma oyuncularını pes ettirtecek ve ligin bir çok sayı makinesine taş çıkartacak performanslar sergilemesi. Evet, işte karşınızda Boston Celtics’i eski ihtişamlı günlerine taşıyacak yeni lideri PAUL PIERCE…
PP34
Paul Pierce 13 Ekim 1977’de Inglewood, California’da doğdu. Lisenin bitimine kadar da annesi ve en yakın sırdaşı Lorraine Hosey ile burada yaşadı. Fleet Center’ın efsanevi parkelerine giden yolda Inglewood’un bu yokuşlu sokaklarında başladı. Şimdiki halinden farklı olarak çocukken hafif tombul ama yine şimdiki gibi müthiş bir şutör olan Pierce, sokak çetelerinden kurtulmak için basketbola yöneldi. Yine aynı dönemde şu anda New Orleans Hornets’da oynayan Baron Davis ile tanıştı. İkili o dönemden beri kanka denilebilecek derecede yakın arkadaş olsalar da bu Pierce’ın Baron’u ilk gördüğünde yaptığı yorumu değiştiremiyor: “Bu adamdan basketbolcu olmaz!!”.
O yaşlarda sıkı bir Lakers taraftarı olan (zaten Lakers’ın eski salonu Great Western Forum da Inglewood’taydı.) Pierce, arkadaşlarıyla maçlara kaçak girermiş. “4-5 arkadaş hepimizin giremeyeceğini bilsekte hep beraber Forum’a giderdik. Ama en az iki kişi mutlaka maça girerdi. Yanda giriş çıkış için bir kapı vardı ve biz de insanların girip çıkmasını bekleyip gizlice içeri akmaya çalışırdık.” Kendisine idol olarak Magic Johnson’ı seçen Paul kendisini devamlı yeni Magic olarak hayal edermiş. Fakat basketbolcu olarak kanıtlaması gereken daha çok şey olduğunun bilinci ile Inglewood Lisesi’ne kayıt olur. Burada kendini yavaş yavaş gösterme şansını bulan Pierce, ikinci senesinde bir maçta iki dakikalık bir periyot içerisinde 20 sayı atmayı başardı. Gelişen vücudu ve takımda üstlendiği lider oyuncu rolüyle takımını bölge şampiyonluğuna taşıdı.
Kansas koçu Roy Williams da Paul’un sahip olduğu potansiyeli gördü ve onu Kansas’a getirmek için büyük çaba harcadı. Pierce’e ikna etmek için Kansas puzzle’ının eksik parçasının olduğu fikrini ona empoze etti ve en sonunda Pierce Kansas’a gitmeye ikna oldu.
Kansas Yılları
Koleje gitmeden önceki yaz, Amerika Olimpik Festival Batı takımında yer alan Pierce, 9.5 sayı, 4.0 ribaund ile gayet başarılı maçlar çıkartı. Kolejdeki ilk senesinde ise 11.9 sayı, 5.3 ribaund ile oynayarak Big Eight ligi Freshman of the Year ödülünü Chauncey Billups ile paylaştı. 1996 yazında Porto Riko’da USA 22 yaş altı takımı ile dünya şampiyonluğunu kazanırken 9.4 sayı, 4.4 ribaund ve 1.6 top çalma ortalamaları ile oynadı. Kolejdeki ikinci sezonunda takımdaki en skorer oyuncu oldu ama Pierce’ın yanı sıra Raef LaFrentz, Scot Pollard ve Jacque Vaughn gibi oyunculara sahip olan ve şampiyonluğun en büyük favorisi olan Kansas, Arizona’ya elenerek Final Four bile göremedi. Pierce ise Big 12 Konferansı turnuvası MVP ödülünü müzesine ekledi. Ayrıca Honorable Mention All-America seçildi. İstatistikleri ise 16.3 sayı, 6.8 ribaund idi. Böyle bir sezon sonrası herkes onun ve LaFrentz’in de drafta gireceğini düşündü ama bu ikili Kansas’a geri döndü. Pierce bunun sebebini kolej hayatının rahatlığı olarak açıkladı: “Faturalarla uğraşmak zorunda değilim, dışarı çıkıp çocukluk yapabilirim. Gençlik çağınızı iyi geçirmeniz çok önemli. Şimdilik spor benim için sadece iş değil.” Üçüncü senesinin sonunda Pierce yine Big12 Konferansı Turnuvası MVP’si oldu. Artık ayrıca bir All-America’ydı. Ancak, takım olarak yine Final Four görememişlerdi. Paul Pierce ise artık NBA draftina girme zamanının geldiğine inanarak erken profesyonel olma kararı aldı. Onun oynadığı sürede Kansas’ın toplam derecesi 98-11’di. Kolejde 3 sene okumasına rağmen Kansas tarihinin en fazla sayı atan 5. (toplam 1768) ve en fazla ribaund alan 12. (toplam 676) oyuncusu oldu. 3 yıllık kolej istatistikleri ise 16.4 sayı, 6.3 ribaund, 2.2 asist, 1.4 top çalmaydı. Pierce’ın kolej kariyerine kolejde koçluğunu yapan Roy Williams’ın sözleriyle son vereyim: “Paul’un çok önemli bir oyuncu olacağı belliydi. Maçın önemi arttıkça, daha iyi oynuyordu. O yönettiğim en iyi skorerdi.”
Pierce’ı çok üzen ve hırslandıran 98 Draftı
1998 NBA Drafti geldiğinde herkes Paul Pierce ilk beş hatta bir çok kesim ilk 3 içerisinde gideceğini öngörüyordu. Potansiyeline, başarılarına ve istatistiklerine bakıldığında çok da doğru bir saptamaydı bu. Ama Pierce 10.sıraya kadar seçilmedi ve bunu gören o zamanki Boston Celtics koçu Rick Pitino hemen Pierce’ı kaptı. Pitino daha sonra bu konuda “Her ne kadar o an bunun bu kadar farkında olmasak da, galiba draft tarihinin en büyük stealine imza attık” diyecekti. Büyük bir hayal kırıklığına uğrayan Pierce ise “Kansas’tan erken ayrıldığımda drafta giren en iyi iki oyuncudan biri olduğumu düşünüyordum. 10.sıraya düştüğümde ise baktım ve draftta benden iyi 9 oyuncu bulmaya imkan yoktu. Bu beni çok yaraladı ve tüm yaz boyu bu takımların hata yaptığını kanıtlamak için çok çalıştım. Her antrenmanda bu 9 takım için 5 yada 10’ar dakika fazladan çalıştım.” Gerçekten de o 9 kişiye baktığımızda hepsinin Pierce’dan iyi olduğunu söylemek çok zor. Belki bir Carter ve Nowitzki bu oyuncular arasında Pierce ile ölçüştürülebilir ama diğer oyuncular asla. (98 Draftında ilk 9 sırada seçilen oyuncular sıralarıyla Micheal Olowokandi, Mike Bibby, Raef LaFrentz, Antawn Jamison, Vince Carter, Robert Traylor, Jason Williams, Larry Hughes ve Dirk Nowitzki. Yorum size ait!)
Bu arada Pierce’ı Boston’ın seçmesi de ayrı bir ironi yarattı. California’da doğmuş ve küçüklüğünden beri sarı-mor renklere gönül vermiş Pierce, bundan sonra Lakers’ın ezeli rakibi Celtics için oynayacaktı. Pierce da durumunun ne kadar zor olduğunu açık yüreklilikle ifade ediyor: “Yetişme dönemimde Celtics’ten nefret ederdim ama şimdi bu takımın kazanması için varımı yoğumu ortaya koyacağım.”
İlk NBA sezonu
O sezon lokavt olduğu için geç başladı. 5 Şubat 1999’daki ilk maçında Toronto Raptors’a karşı 19 sayı, 9 ribaund, 5 asist ve 4 blokla oynadı. NBA’deki ilk ayında ayın çaylağı ödülünü alırken aynı zamanda ilk aya göre 2.73 ortalama ile NBA’in top çalma kralıydı. Sezon içerisinde Indiana Pacers’a karşı 30 sayı, 12 ribaund, 6 asistle oynadı. Bu maçtan 10 gün sonra kazanılan Miami maçında 31 sayı ile kendisi açısından sezonun en yüksek sayısına ulaştı. Ama geçirdiği bilek sakatlığı sezon boyu onu rahatsız etti ve zor günler yaşayan takımında tam kapasiteyle oynayamadı. Fakat sezon sonunda yine de çaylak ilk beşine seçildi. Ama ilk sezon da ona daha zor gelen bir şey vardı: Ard arda alınan mağlubiyetler. Bu konuyu da: “Kolej kariyerim boyunca sadece 11 maç kaybettim ve Celtics’teki daha ilk üç haftamda 9 maçlık bir mağlubiyet rakamına ulaştık!” şeklinde ifade ediyordu.
İlk rekoru ve ölümün kıyısındaki gezintisi!!
İkinci sezonuyla birlikte Paul Pierce da potansiyelini daha iyi sergilemeye başladı. 13 Mart’ta Detroit’e karşı kaybedilen maçta kariyerinin o ana kadarki en yüksek sayısı olan 38 sayıya imza attı. 3 Aralıktaki Miami maçında 9 top çaldı ve bu rakam Celtics tarihinde top çalma kategorisinde Larry Bird’e ait olan rekoru egale ettiğini gösteriyordu. All-Star hafta sonunda Schick Rookie All-Star maçında yer aldı. Takım arkadaşı Antoine Walker ile beraber tarihin en önemli franchise’larından birinin geri dönüşünde temel olacağını gösterdi. Regular sezon sonunda top çalma krallığında da ikinci sırayı aldı.
2000 yazını da sıkı bir şekilde çalışarak geçirdi ama 25 Eylül gecesi olan olay az kalsın hayatının sona ermesine neden oluyordu. O gece eğlenmek için Buzzy Club/Europe’a giden Pierce burada Wlliam Ragland adlı bir adam tarafından bıçaklanmıştı. Dava geçtiğimiz sene içerisinde sonuçlandı ama orada neler olduğu, kavganın nedeni hala bir sır olarak duruyor. Görgü tanıklarına göre Pierce barda bir kadın ile konuşmaya başlıyor. Ragland ona karşı koyuyor ve iddiaya göre kısa bir konuşma sonrası Ragland, Pierce’a saldırıyor. Daha sonra Anthony Hurtson ve Trevor Watson da kavgaya karışıyor. Bu üç kişi de cinayete teşebbüs, saldırma ve tehlikeli silahla yaralamaya teşebbüs ile suçlandılar. 2 sene süren dava sonrası William Ragland cinayete teşebbüsten, Trevor Watson da saldırı ve dövme suçuyla mahkum edildiler. Vücudunun boyun, sırt ve göğüs bölümünden defalarca bıçaklanan ve kafasına şişeyle vurulan Pierce ise geçirdiği birkaç ameliyat sonrası tekrar eskisi gibi sağlığına kavuştu. Fakat ilk anda görülen çok büyük bir olaydı. Takım arkadaşı Tony Battie’nin kardeşi David Battie “Hastane asansöründe ameliyata giderken son söylediği şey ‘Kolumu götürmediler, değil mi?’ idi” diyor. Pierce ise bıçaklanma anını “Kendi kendime umarım ölmem, bundan kurtulmalıyım, yaşamaya devam edecek miyim diye sorup durdum” diye anlatıyor. Fakat ölümle dans ettiği bu üç gün sonunda hastaneden kendi isteğiyle ayrıldı ve basketbol sahasına geri döndü. Şu anda koçu olan, o zamanki asistan coach Jim O’Brien bu konu hakkında “Doktorların Pierce’ın kollarını başının yukarısına kaldırmamasını istediğini hatırlıyorum. Aynı gün Paul şut idmanı yapıyordu” diyor. Ama bu olay Paul’u çok etkilemişti: “Yaşamın ne kadar kısa olduğunu ve ne kadar kolay bitebileceğini fark ettim. Yakınımdaki insanların değerini ve dünyadaki günlerimizin sayılı olduğunu anlamamı sağladı. Şimdi her günün değerini bilerek yaşıyorum.” Gerçekten de ölümün kıyısından dönmüştü Pierce. Ameliyatını yapan Dr.Graham “O gece Tanrı’nın onun yanında olduğunu söylemek hiç de zor değil. ”Vücudunda hala o günden izler taşıması ise Pierce’ın olayı unutmasını engelliyor. “O olayı unutmam imkansız. Vücudumda izleri devamlı görüyorum. Fakat bu artık beni rahatsız etmiyor. Kabuslarıma girmiyor ya da beni sahada rahatsız etmiyor.”
Bu olay sonrası beklenenin aksine Pierce’ın performansında bir düşüş meydana gelmedi. Aksine müthiş bir sezon geçirdi ve inanılmaz bir şekilde 82 maçta da yer aldı. 15 Ocak’ta Minnesota karşısında 42 sayı attı. Mart ayının 13ünde Lakers karşısında ve hemen sonrasındaki maçta Phoenix karşısında 42 sayı atarak iki maç üst üste 40 ve üstü sayı atan sayılı oyuncudan birisi oldu. 22 Martta ise New Jersey’e karşı 44 sayı atarak kariyerinin o ana kadar ki en yüksek skoruna ulaştı. Ve doğal olarak da Mart ayında ayın oyuncusu ödülüne de. Son 15 yılda bu ödülü kazanan ilk Celtics oyuncusuydu. Sene sonu geldiğinde ise toplamda 2071 ile (25.3 ortalama ile NBA 8.si) 2000 sayı barajını geçmiş ve Larry Bird’ten beri bunu başaran ilk Celtics’li olmuştu. Sezon içerisinde 8 kere 40+ sayı atmayı başardı. Fakat aynı sene içerisinde koçları Rick Pitino istifa etti. Pitino’nun dediğine göre ayrılırken Pierce ona sarılıp “seni yarı yolda bıraktığım için üzgünüm demiş”. Ama Pitino’ya göre Pierce, kendisini yarı yolda bırakmayan tek oyuncuydu.
İlk All-Star Maçı ve Playoff Heyecanı
Bir sonraki sene ise yine 82 maçta da yer alan tek Celticsli’ydi. Sezon içerisinde yine New Jersey’e kariyerinin en yüksek sayısı olan 48 sayıyı atmış ve sezon içerisinde de 52 kez takımının en skorer oyuncusu olmayı başarmıştı. İlk kez All-Star’a seçildi ve Doğu takımı adına 19 sayı ile oynayarak Kobe ve T-Mac’in ardından maçın en skorer 3.oyuncusu oldu. Sezonu da toplamda 2144 sayı ile tamamlamış ve toplam sayıda NBA 1.si, ortalamada ise 26.1 ile NBA 3.sü olmuştu. NBA tarihinde bunu başaran ilk Celtics oyuncusuydu. Muhteşem geçen sezon sonunda da 7 sene sonra ilk kez Celtics playoff’a kalmayı başarmıştı. Playofflarda 3 turda da takımın skor lideri oldu. Celtics’in konferans finaline çıkmasını sağladı. İlk turda Philadelphia’ya karşı kazanılan son maçta 10/8 üçlük yüzdesi ile 46 sayıyla oynadı ve Celtics tarihinde bir playoff maçında ulaşılan 5.en yüksek rakama erişti. Konferans yarı finalinde Detroit karşısında 4. maçta 17 ribaund yaptı. Konferans finalinde ise 3.maçta New Jersey’e karşı 26 sayı geriden geldikleri müthiş comeback’te son çeyrekte 19 sayı attı. Ama tüm bu başarılarına ne yazık ki takımın diğer All-Star oyuncusu Antoine Walker destek veremedi ve Boston New Jersey’e elenmekten kurtulamadı.
2002 Dünya Şampiyonası
Yaz döneminde Dünya Şampiyonası’nda mücadele eden USA milli takımında yer alan Pierce, üç maçını kaybederek 6.olan, tarihin en kötü (sözde) Dream Team’in de güzel oyunu ile göze batan ender oyunculardan oldu. 9 maça da ilk 5’te çıkan Pierce, 19.8 sayı ortalaması ile takımının en skorer oyuncusu olurken, 4.6 ribaund, 3.9 asist ortalamaları ile takımının en etkili oyuncusuydu ama bu başarılı oyunu takımının tarihi hezimeti karşısında unutuldu ve göz ardı edildi.
2002-03 NBA Sezonu
Bu sene içerisinde sakatlığı yüzünden üç maç kaçırarak 2 sezondur devam eden maç kaçırmama serisini bitirdi. Fakat yine de müthiş bir sezon geçirdi. Sezon içerisinde New York’a karşı 46 sayı atmayı başardı. Chicago’ya karşı 15 ribaund aldı. 25 Ocak’ta Kansas Üniversitesinde formasının emekliye ayrılması adına yapılan törene katıldı ve bir gün sonra Orlando karşısında 27 sayı, 13 ribaund ve 13 asist ile kariyerindeki ilk triple-double’ı gerçekleştirdi. Bir kez daha All-Star seçildi. Sezon sonunda 2000 sayı barajını ard arda 3.sezonunda geçerek Celtics tarihinde Larry Bird’den sonra bu başarıya ulaşan 2.oyuncu oldu. Ayrıca 7.3 ribaund ve 4.4 asist ortalamaları ile kariyerinin en yüksek rakamlarına ulaştı ve all-around bir oyuncu olduğunu da ispatladı. Fakat beraber takım kaptanlığı yaptığı Antoine Walker sezon içerisindeki kötü ve istikrarsız oyunu onların sezonu istedikleri sırada bitirmelerini engelledi. Yine de saha dezavantajına rağmen takımının Indiana Pacers’ı elemesinde büyük pay sahibi oldu.
Indiana ile oynanan ilk maçın bitimine 6.5 dakika kala, (Celtics 19 sayı ile gerideyken) tam 21 sayı üretmeyi başardı toplamda 40 sayı ile Boston’a 103-100’lük galibiyeti getirdi. Ayrıca bu 21 sayının 12’sini son 1 dakika içinde atarak inanılmaz bir “one man show” sergiledi. Bu maçta 21/21 faul atışı başarısı ile NBA Playofflarında “hiç kaçırmadan en çok faul atışı atma” kategorisinde rekoru eline geçirdiğini de belirtelim. 4.maçta ise 2.yarı 32 sayı üreterek (bir Celtics rekoruna imzasını attı, eski rekor 30 sayı ile John Havlicek ve Larry Bird’e aitti) ilk yarı sonundaki 18 sayılık farkı kapattı ve Boston’a galibiyeti getirdi. Ama yarı finallerde New Jersey karşısında tek başına o yetmedi. Walker’ın rezilleri oynadığı seride Nets, Celtics’i süpürdü.
Celtics Tarihinde Pierce İmzası
Pierce, muhteşem oyun zekasını maçın stresi arttığında ve omzuna yük daha fazla bindiğinde açığa çıkartıyor ve ard arda bulduğu sayılarla durdurulması imkansız bir hücum silahına dönüşüyor. Bunu NBA kariyerinde bir çok maçta gösterdi. Hatta bu başarıları Celtics tarihinde daha şimdiden bir çok rekoru kırmasına yol açtı. Bir yarıda en fazla sayı, hiç kaçırmadan en fazla faul atışı atma, kariyer top çalma ortalaması (1.73 ile Bird’e ait olan Celtics tarihi top çalma ortalamasını kategorisinde şu anda 1.83 ile Pierce ilk sırada), kariyer playoff sayı ortalaması (23.8 ile Bird’e ait olan Celtics tarihi playoff sayı ortalaması kategorisinde şu anda Pierce 25.6 ile ilk sırada) gibi rekorların altında şu anda Paul Pierce imzası var. Hem de 16 NBA Şampiyonluğu ile ligin en fazla şampiyon ve en fazla efsane barındıran takımında. Pierce’ın önündeki bir hedefte 10.000 sayı barajına en kısa sürede ulaşan Celtics oyuncusu olma yolunda. Pierce, şu ana kadar 5 sezonda 364 maçta 8.481 sayıya ulaşmış durumda. Ortalama olarak maç başında 23.3 sayı üretiyor ve son 3 sezondur sayı ortalaması 25’in altına düşmedi. 1.519 sayı attığı taktirde 10.000 sayı barajına ulaşacak. Son 3 sezondaki gibi en az 25.0 sayı ortalaması ile skor üretmeye devam ederse yaklaşık 60-61 maç sonra bu barajı geçecek ve Celtics tarihinde 436 maçla Larry Bird’e ait olan en kısa sürede 10.000 sayı barajına ulaşma başarısını daha da aşağılara çekecek.
‘The Truth’
Saha içinde çok iyi bir oyuncu olmasının yanında saha dışında da pozitif özellikleri olan Paul Pierce kurduğu The Truth isminde vakıfla bir çok çocuğa yardımcı oluyor. İki yıldır Boston’da yıldızların katıldığı bir softball turnuvası düzenleyen Pierce bu sayede yardım derneklerine 100.000 dolar kazandırmayı başardı. Ayrıca Celtics’in kendi sahasında oynadığı her maça 34 (Pierce’ın forma numarası) çocuğu konuk ediyor ve bunu da “Pierce’ın Oyun alanı” diye adlandırıyor.
Pierce için basketbol sadece bir spor değil. Aynı zamanda bir rahatlama aracı. Bunu başından geçen bıçaklanma olayıyla ilgili bir soruya verdiği cevapta “Basketbol benim kafamı negatif şeylere kapatmamı sağlayan bir araç. Bu liseden beri böyle. Ne zaman kötü bir gün geçirsem, salona giderim ve basketbol oynarım.” Yeterince açık bir şekilde belirtiyor.
Liderlik özelliğini ise defalarca sergileme fırsatı buldu: “Eğer biri sahada yanlış bir şey yapıyorsa, o kişinin bunu bilmesini sağlarım. Eğer ben sahada her şeyimi veriyorsam, herkes vermeli.” Sakatlıklarla ve takımını asla yolda bırakmayacağını da geçen sezon playofflardaki Nets serisinde 3.maç öncesi kasığında ve bileğindeki ciddi sakatlıklara rağmen “Ayağım kırılsa bile çıkar oynar, arkadaşlarımı yalnız bırakmam” ve “Nefes alabiliyorsam oynarım” gibi ifadelerle ortaya koymakta. Şampiyonlukla ilgili ise “Ben bir olayın parçası olmak istiyorum. Ben burada sadece oynamak istemiyorum. Esas hedefim şampiyonluklar kazanmak ve bu takımı eski günlerinde yaşadıklarına yeniden taşımak.” şeklinde belirtmekte.
Celtics eski günlerine döner ve tavanda asılı duran şampiyonluk flamalarına yenilerini ekler mi bilinmez ama bilinen bir gerçek var ki eğer böyle bir şey olursa bunun başrolünde Paul Pierce olacak.