13.Bölüm: Beyaz Parıltı
Jason’ın ağzından;
Deliye dönmemek için kendimi zor tutuyordum. Bir adam nasıl bu kadar rahat olabilirdi ki? Az önce bir kadını kurtarmak için ağılıyordu ve de benden yardım istiyordu. Şimdi ise gitmiş arka tarafta işi pişiriyordu.
Barın oraya gidip bir içki aldım. Sinirlendiğimde hiç içki içtiğimi hatırlamıyorum ama burası bir bar sonuçta barda başka ne yapılır. Bir kızla işi pişirebilirsiniz diyorsanız yanılıyorsunuz. Tanımadığım bir kızla yatınca neler olduğunu gördük. Derken içkim sonunda geliyordu. Zenci olduğuna emin olduğum, kıvırcık saçlı bir kadın içkimi bana verdi. İçkiyi ağzıma götürdüğüm de beni izlediğini fark etip içkiyi daha içemeden bara hızlıca koydum.
“Ne oldu? Niye bakıyorsun?”
“Sinirlenmeni anlayamıyorum.”
“Ne!?”
“Arkadaşın Alex için neden sinirleniyorsun ki?”
“Sinirlenmiyorum.”
"Zihnin öyle demiyor.”
Dediği an bir bu sefer içkiyi püskürterek suratına şaşkın bir bakış atıyorum.
“Zihnimden geçenleri mi okuyorsun yani. Aman ne güzel! “
“Burası sadece bir bar değil Jason. Alex’in o kızla kendi isteğiyle gittiğini sanıyorsan yanılıyorsun.”
“Nesiniz siz? Cadı mı?”
“Evet, bir nevi. Elena’yla tanışmış olmalısın?”
“Elena’yı nereden tanıyorsun sen be?”
“Zihnini görüyorum dedim ya ayrıca o kızı ben gönderdim sana.”
“Ne? Dalga mı geçiyorsun sen?”
“Öğretmenin benim Jason.”
“Peki ya Alex?”
“Alex sana ne öğretebilir?”
“İnanamıyorum hayatımın en garip günlerini geçiriyorum.”
“Buna alışmalısın. Fazla zamanımız yok.”
“Bir dakika ya sana nasıl inanmamı bekliyorsun. Barda tanıştığım bir kadına niye inanayım? Hem Alex’e ne yaptınız?”
“Bu bardaki kızların hepsi benimle aynı şeyi yapabiliyor Jason. İstediği erkeği kendine çekebiliyor ve düşüncelerini okuyabiliyor.”
“Kızlarda işe yaramıyor mu? Lezbiyen olsa bile mi?”
“Hayır, yaramıyor.” Derken gülüyor bir yandan.
Biz konuşurken Alex fermuarını çekerek yanımıza geliyor ve konuşmaya dâhil oluyor.
“Demek tanıştınız.” Diyiveriyor.
“Biri bana neler olduğunu anlatırsa mutlu olacağım.”
“Yeni öğretmeninle tanış Jason."
Sonunda öğretmenle tanışmıştım. Ne öğreteceğini sorduğumda çok garip bir cevapla karşılaştım.
“Hiçbir şey öğretmeyeceğim sana Jason. Zaten bunları biliyorsun. Sadece gücünü ortaya çıkarmanı sağlayacak bir şey yapacağım o kadar.”
“Ne gibi bir şey?” diye sorduktan sonra yine garip bir cevap aldım.
“Unuttun mu? Ben cadıydım hani. Merak etme zarar vermeyecek sana.”
“Neyse hadi gidelim artık.” Diyerek Alex bacağıma vurdu.
“Nereye gidiyoruz” diyemeden cevabı verdi.
“Uyumaya gidiyoruz adamım. Dinlenmemiz gerekiyor.”
“Ben dinlenmek istemiyorum.”
“Emin ol! En çok senin ihtiyacın var buna!”
Sıkılarak da olsa kalkıp onunla gittim. Bir otel odasına geldik. Kapıyı açtığımda yatağın birine kendimi hızlıca attım ve öylece orada uyuyakaldım. Ne çabuk saat 7 oldu bilmiyorum ama bu kadar erken yatmamızın sebebini de merak ediyorum. Garip bir şekilde uykum varmış ki uyuyakaldım.
16 SAAT SONRA
16 saat geçtikten sonra uyandım. Gözlerim şişmiş, saçlarım dağılmıştı. Ayağa kalktığımda Alex’in çıplak bir şekilde yatıyor olduğunu gördüm. Banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım ve de saçlarımı düzelttim. Elbiselerimle yattığım için üstümü değiştirmeme gerek yoktu.
Alex’i uyandırmak için yanına gittiğimde ise bir anda başım döndü ve yatağımın üstüne düştüm. Başım çatlıyor gibiydi, inanılmaz bir ağrı saplanmıştı ve bir anda otel odasının kapısı açıldı. Kapıyı açanın kim olduğuna bakmak için kafamı çevirdiğimde Melanie’nin güzel mavi gözlerini karşımda buldum. Şaşırmıştım. Burada ne işi olabilirdi ki diye düşünürken arkasından biri daha içeri daldı. Kızıl saçları, çimen yeşili gözleri ve bembeyaz teniyle kapıdan giren kadının parladığını fark ettim. Neden teni beyaz bir ışıkla parlıyordu bilmiyorum ama onu görmemle baş ağrım daha da artmaya başladı.
Ve sonra gözlerim kararır oldu ve oracık da düşüp bayıldım. Gözlerimi açtığımda Melanie’yi başımda beklerken buldum. Yanında Alex ve o kızıl saçlı kadın vardır.
“Bana ne oldu?” diye sordum.
“Bir şeyin yok sadece bayıldın.”
Kendimi biraz toparladıktan sonra Melanie bedenimi kaldırmama yardım etti. Arkama bir yastık koyarak yatağın tahtasına sırtımı dayadım.
“Bu kadın da kim? Ayrıca neden bu kadar parlak bir teni var?”
“Parlak mı? Teni falan parlamıyor sadece bembeyaz.” Dedi Alex.
Kadın ise neşeli bir yüz ifadesiyle oturduğu yerden kalktı ve yanıma geldi. Melanie baş
ucumdan çekilerek o baş ucuma geçti.
“Ben Queen Claduia Greenville yani Claduia Logan.”
“Ne? Hayır olamaz. Bir vampir gündüz burada olamaz!”
“Sakin ol! Ben artık vampir değilim yani teknik olarak hala bir vampirim ama bunun bir önemi yok. Beni bu kadar parlak görmende bu yüzden, golcondaya ulaşmış bir vampir olduğum için öyle görüyorsun. Yeteneğin sayesinde öyle görüyorsun. Ve o yeteneğinle insanlığı ve vampirleri kurtarabilirsin Jason.”
“Biriniz de çıkıp şunu nasıl yapacağımı söylese ya.”
“Beni insan yapabilmen için bana dokunman yeterli.” Diyerek parlayan ellerini bana doğru uzattı.
Ellerini tuttuğumda ışık daha da artmaya başladı. Ne olacağını merak ederken birkaç saniye geçmesine rağmen bir şey olmadı.
“Hani bir şey olmadı.”
“Düşün Jason sadece düşün. Beni insan olarak hayal et.”
Dediğini yaptığım anda bir anda teni parlayamaya başladı ve gözlerimi kör edecek bir ışık yükseldi içinden. Gözlerimi sımsıkı kapatmamam rağmen ışığı hala görebiliyordum ki bir den elimde bir hafiflik hissettim. Gözlerimi açtığımda ışıkla beraber kraliçede gitmişti. Bir de bu eksikti işte şimdi işin yoksa kraliçeyi ara dur.
“Ne oldu öyle?” bunu diyen Alex heyecanla ayağa kalktı. “Kraliçe nereye gitti?” diye soru yağmuruna devam etti.
O sorularını sorarken ben ayağa kalktım. Gömleğimi ne zaman çıkardığımı bilmiyordum. O yüzden yerde duran bir atkıyı alıp boynuma astım.
“Gözlerini neden sımsıkı kapattın Jason?” diye bir soru sorması dikkatimi çekti.
“Işığı görmediniz mi? Gözleri kör edecek bir ışık yayıldı kadının içinden.”
“Hayır, hiçbir şey görmedik. Sadece gözlerini kapadığını ve kadının aniden kaybolduğunu gördük.” Dedi Melanie.
“Sanırım bir vampiri insana dönüştürdüm.” Diyordum ki bir anda sol omzum ağrımaya başladı. Sağ elimde sol omzumu tutarken bir anda bir ışık huzmesi de benim etrafımda oluştu.
“İşte bunu gördüm.” Diye bağıran Alex’in sesi bir anda kesildi ve kendimi bir ormanda buluverdim.
Sonbahar olmalıydı. Kocaman ormanda sarı yapraklar yerleri süslüyordu. Etrafıma bakarken arkamdan bir yaprağın ezilme sesi geldi. Arkamda biri olduğunu anladığım an hızlıca kafamı o tarafa çevirdim.Kızıl saçları toplanmış, kulağında uzun sarı küpeler bulunan ve kırmızı karanfil desenli geceliği ile bir az önceki kraliçe bana doğru yürüyordu. İyice yaklaştığından ağzından birkaç kelime döküldü.
“Teşekkürler Jason. Beni tekrar insana dönüştürdüğüm için."