Türkiye'nin 'korkutan' verem haritası
ANKARA (İHA) - Verem hastalığının orta sıklıkla rastlandığı coğrafyada yer alan Türkiye'de, nüfusun dörtte birinin verem mikrobuyla tanıştığı, 200 bin civarında verem hastasının olduğu ve her yıl 30-40 bin yeni hastanın ortaya çıktığı bildirildi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Ana Bilim Dalı Başkanı ve Türk Toraks Derneği Basın Komitesi Başkanı ve Prof. Dr. Tevfik Özlü tarafından hazırlanan raporda, Türkiye'nin ve dünyanın verem (tüberküloz) haritası çıkarıldı. Tüm veremli hastaların sayısının 23 milyon olarak tahmin edildiğinin belirtildiği raporda, eskiden sadece gelişmemiş ülkeler ile fakir ve sefalet içerisinde yaşayan insanların hastalığı olarak kabul edilen veremin, günümüzde küreselleşme,
hızlanan nüfus hareketleri ve AIDS salgınına bağlı olarak sınır tanımadığı kaydedildi. Vereme artık zengin toplumlarda ve çok popüler kişilerde de sık rastlandığını vurgulayan raporda, "Artık kimse güvende değildir" ifadesi hastalığın bugünkü durumunu özetliyor.
Rapora ilişkin İHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Özlü, nedeni belli, tedavisi mümkün, korunulabilir bir hastalık olmasına karşın veremin dünyada insanları en çok öldüren 10 hastalık arasında bulunduğunu söyledi. Günümüzde her gün 22 bin kişide veremin geliştiğini ve 9 bin hastanın veremden öldüğünü ifade eden Özlü, "Bir yılda veremden ölenlerin sayısı 3 milyonu buluyor. Bu aşağı yukarı her 10 saniyede bir kişi yapmaktadır. Tüberküloz ölümleri, önlenebilir ölümlerdir. İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde yeryüzünde bu kadar tüberkülozlu hasta olmamıştır" dedi. Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) 1993'te tüberküloz salgınının önlenemediğini itiraf ederek acil durum ilan ettiğini hatırlatan Özlü, 2005'e gelindiğinde de durumun değişmediğini vurguladı. Bu yıl için hesaplanan rakamlara göre yeryüzünde yaşayan her üç kişiden birinin (2 milyar 100 milyon) verem mikrobuyla tanışmış olacağını öne süren Prof. Dr. Özlü, şunları söyledi:
"Yılda 62 milyon kişi mikrobu almakta ve 10 milyon kişi hastalanmaktadır. Tüm veremli hastaların sayısı ise 23 milyon olarak tahmin edilmektedir. Eskiden sadece gelişmemiş ülkeler ile fakir ve sefalet içerisinde yaşayan insanların bir hastalığı olarak kabul edilen verem, günümüzde küreselleşme, hızlanan nüfus hareketleri ve AIDS salgınına bağlı olarak sınır tanımamaktadır ve zengin toplumlarda ve çok popüler kişilerde de sık rastlanır olmuştur. Artık kimse güvende değildir. Ülkemiz hastalığın orta
sıklıkla rastlandığı coğrafyada yer almaktadır. Nüfusumuzun dörtte biri verem mikrobuyla bulaşmış haldedir. 200 bin civarında verem hastası olduğu ve her yıl 30-40 bin yeni hastanın ortaya çıktığı sanılmaktadır".
VEREM NASIL BULAŞIR, BELİRTİLERİ VE TEDAVİSİ
Prof. Dr. Özlü, belirtileri, tedavisi, korunma yöntemleri başta olmak üzere vereme ilişkin şu bilgileri verdi: "Verem mikrobu, hasta insandan sağlam kişiye hava yoluyla geçer. Bulaştırıcı bir hasta, yılda 10-15 sağlam kişiye mikrobu taşımaktadır. Çoğu zaman, hasta tüberkülozlu olduğunu bilmemekte; bu nedenle toplumda rahatça gezip dolaşmakta ve çevresine hastalığı yaymaktadır. Hasta olduğu anlaşılan bir kişinin yakınında olan ev halkı, mesai arkadaşları, sınıf arkadaşları, oda arkadaşlarının mutlaka taranması gerekir. Bulaşma hava yoluyla olduğundan, kişi farkında olmadan mikrobu alabilmektedir. Konuşma, nefes alıp verme ve öksürme sırasında etrafa saçılan mikroplar kuruyarak havada asılı kalmakta; hastayla aynı kapalı mekanda bir arada bulunan sağlam kişilerin akciğerlerine nefes alırken gidip yerleşmektedir. Bazen de hasta sığırların sütlerinden insanlara bulaşabilmektedir. Mikrop alındıktan sonra aylarca bazen yıllar boyu bir hastalık yapmaksızın kalabilmekte ve günün birinde vücut direncinin düşük olduğu bir dönemde hastalık ortaya çıkmaktadır. Alkol, sigara alışkanlığı, yetersiz beslenme, kötü yaşam koşulları ve şeker, böbrek ve maden hastalığı gibi bazı süreğen hastalıkların varlığı ve tedavide kullanılan bazı ilaçlar hastalığın ortaya çıkışını kolaylaştırmaktadır. Verem, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, ateş, terleme, öksürük, balgam çıkarma ve bazen balgamda kan gelmesi gibi yakınmalarla kendini belli eder. Kişinin önceden verem geçirmiş olması, veya ailede, yakınları, arkadaşları arasında veremli ya da verem geçirmiş bir hastanın varlığı, her zaman olmasa da çok sıklıkla söz konusudur. Teşhis için bir göğüs röntgeni, balgamda mikrobun araştırılması gerekir. Bazen de verem bir idrar yolu hastalığı veya eklem-kemik iltihabı ya da ciltte yara şeklinde karşımıza çıkabilir. Verem 60 yıldır tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tedavisi en az 6 ay sürmektedir. Tedaviye başlandıktan sonra 20 gün içerisinde hasta tamamen iyileşmektedir. Fakat eğer hasta iyi oldum zannıyla tedavisini keser veya aksatırsa hastalık bir kaç ay içerisinde tekrar nüksetmekte ve ikinci kez tedavi maalesef ilki kadar etkili olmamaktadır. Eğer tedavi kısa tutulursa, yeterli sayıda ve dozda ilaç kullanılmazsa ya da düzensiz kullanılırsa, tedavi aksatılır, ihmal edilirse ilaçlara karşı direnç gelişebilir ve tedavi edilemez bir hastalık haline gelebilir. Bu nedenle, hastaların doğru tedaviyi, tarif edildiği gibi ve sonuna kadar uygulamaları çok önemlidir".
VEREMDEN KORUNMAK İÇİN NE YAPMALI?
"Veremden korunmak için geliştirilen aşı, doğumu takiben ikinci ayda, ilköğretim birinci sınıfta olmak üzere 3 kez uygulanmaktadır. Bir kişiye verem teşhisi konduğunda uzun süreli ve yakın teması olan yakınları taranmalı; hızlanan nüfus hareketleri ve AIDS salgınına bağlı olağer hasta çıkarlarsa onlar da tedaviye alınmalıdırlar. Hasta olmasalar bile bazen bu kişilerin korunma amacıyla bir süre ilaç kullanmaları gerekebilir. Verem geçiren bir kişi, tedaviyle iyileştikten aylar yıllar sonra yeniden
hastalanabilir. Hastalık nüksedebilir. Bu bakımdan, dikkatli olmalı, benzer yakınmaları olduğunda kontrollerini ihmal etmemelidir. Önceden verem geçirmiş veya yakınları arasında verem hastası bulunanlar sigara ve alkol almamalı, dengeli beslenmeli, hijyene dikkat etmeli, düzenli yaşamaya gayret etmelidirler. Verem sadece bir hastanın sorunu değildir. Veremli hasta, çevresinde bulunan herkese mikrobu bulaştırabilir. Bütün toplum risk altındadır. Verem, bu nedenle bir toplum sağlığı sorunudur. Bu konuda bilgilenmek, korunmak için gerekli önlemleri almak, bildiğimiz hastaları verem savaş dispanserlerine yönlendirerek takip ve tedavilerini düzenli olarak yaptırmalarına destek olmak hepimize düşen bir sorumluluktur. Tüberküloz karşısında tıp aciz değildir. Tüberküloz tıbben hem kolay teşhis edilebilen hem de yüzde 100'e yakın başarı oranıyla tedavi edilebilen ve hatta büyük oranda korunulabilen bir hastalıktır. Bu bakımdan tüberküloz tıbbi bir sorun değildir. Yönetimsel bir sorundur. Tüberküloz olgularının ve ölümlerin yüzde 90'dan fazlası gelişmekte olan ülkelerde olmakta ve olguların yüzde 75'i üretken yaş grubunda (15-54 yaş) yer almaktadır. Tüberkülozlu hasta sayısı yılda yüzde 2.4 oranında artmaktadır. Bu artış, yoksulluk, gelir dağılımının bozulması, yetersiz beslenme, savaşlar, nüfus hareketleri, AIDS salgını, alkolikler, evsizler, mahkumlar, göçmenler gibi risk gruplarındaki artış, yanlış veya eksik tedaviler, direnç gelişimi ve sağlık hizmetlerinin sunumundaki aksaklıklardan kaynaklanmaktadır. Görüldüğü gibi ekonomik dengeler, gelir dağılımı, yaşam koşulları, savaş ve göçler ve sağlık hizmetlerinin yeterince ulaşılabilir olmaması gibi yönetimsel sorunlardan kaynaklanmaktadır".
TÜRKİYE'DE VEREM NEDEN KONTROL ALTINA ALINAMIYOR?
Prof. Dr. Özlü, veremin kontrol altına alınamamasının nedenlerini şu şekilde sıraladı:
"- Birinci ve ikinci basamak sağlık kurumlarında mikroskobik olarak verem mikrobunun tanınmasına dönük işlemlerin yaygın olarak yapılamaması
- Verem teşhisi konan hastaların yasal olarak zorunlu bildirimlerinin yapılmaması
- Verem hastalarının tedavilerinin doğrudan gözetim altında yapılamaması
- Tedavi başlanan olguların sonuna kadar izlenememesi
- Hasta eğitiminin yapılamaması ve hastalarımızda tedaviye uyumsuzluk
- Yanlış veya eksik tedavi rejimleri
- Verem savaşındaki personelin eğitim ve motivasyon eksikliği."
Özlü, veremle mücadele etmek için ise şunların yapılması gerektiğini kaydetti:
"- Uygun yakınmaları olan kişilerin balgam örneklerinde mikroskobik muayeneyle verem mikrobunu araştırmak.
- Tanı konmuş hastaların tedavilerini sonuna kadar gözetim altında uygulamak
- Doğum sonrası 2. ayda ve ilk okul 1. sınıfta BCG aşılamasını yapmak.
- Verem teşhisi konmuş hastaların yakınları ile temaslı olduğu kişileri taramak. Gerekirse ilaçla korumaya almak.
- Halkı verem konusunda bilgilendirmek.
- Hasta ve hasta yakınlarını eğitip tedavilerini yanlış ve eksik yapmalarını önlemek.
- Verem teşhis ve tedavisiyle ilgili sağlık hizmetlerini kolay ulaşılabilir hale getirmek ve ücretsiz sağlık hizmeti verildiğini kamuoyuna duyurmak.
- Verem tanısı almış tüm hastaların kim tarafından teşhis edilmiş olursa olsun mutlaka hastaya en yakın verem savaş dispanserine bildirmek ve ilgili dispanser tarafından takip edilebilmesini temin etmek.
- Dispanserlerde tüberküloz tedavisiyle ilgili tüm ilaçları yeterli dozlarda ve kesintisiz bulundurmak.
- Dispanserde çalışan hekimlerin meslek içi eğitimlerini yapmak ve verem savaşında motivasyonlarını güçlendirecek moral ve ekonomik önlemleri almak.
- Verem savaşında taraf olabilecek tüm kesimlerin (Tıp Fakülteleri, Verem Savaş Dernekleri, Hekimlerin Uzmanlık Dernekleri, Basın ve gönüllü kuruluşları) koordinasyonunu sağlamak".
|