A Ş K



Tarihin tozlu sayfalarda yolculuk yaparsak aşk ; Mecnunun Leyla’sına yada Ferhat’ın Şirinine duyduğu aşkı tarif etmekten kendimizi alamayız.Ama ne yazıktır ki gerçek görünen yüzünü bu kadar kolay göstermiyecek ve üzülmeye mahkum olmaya devam etmek için koşar adımlarla yürümeye devam edeceğiz.Aşk kendi dünyasında yaşamaya mahkum ve gerçek ise her zamanki tahtını burakmamaya kararlı olduğunu bize bir kez daha göstercek adeta bundan zevk alırcasına.Aşk : Çiftlerin bağlılık hatta mutluluk garantisi veren kurum olmaya devam edecek.Aslında gerçeğin bu kadar kolay olmadığı bir dünyada bunun bu kadar kolay olması imkansız değil mi? Gerçek ; belki gülüp geçtiğimiz beklide kabul etmekten hep kaçtığımız.Aşk ise bu gerçeğin içindeki hayal ürünü olmaktan daha ileri gitmeyi başaramayacaktır.Belki neden diyeceksiniz? Aşk olarak tarif edilen duygu aslında kişilerin egolarından yani ben duygusundan vazgeçmesiyle mümkün olmakta.Kişinin ben duygusunu bırakması kendi fikirlerini , duygu ve düşüncelerini hiçe sayması diğer bir deyişle sadece karşısındaki kişi için yaşaması demek olduğunun hepimiz farkındayız.Aslında farkında olmadığımız bir durum mevcut oda İnsanın ben duygusunu diğer bir deyişle kişisel görüşlerin önemini kaybetmeye başlaması o kişinin hayatında önemli problemlere yol açması kaçınılmazdır.Bu problemler başta zararsız olarak görünse de daha sonraları ciddi izler bırakacaktır.İnsanlar birbiriyle etkileşim içindedirler ve insanlar kendi düşüncelerinin haklı olduğunu ispatlamak için hayatın her aşamasında savaş vermekle meşguldür. Yani egolarını tatmin etmek zorundadırlar.İşte bu yüzdendir ki kişiler yaşadıkları aşktan hep rahatsız olmuşlardır diğer bir deyişle acı çekmek diye tarif edilen pişmanlık duygusu . Aslında aşk acısı olarak tarif ettiğimiz duygu yapmamamız gereken davranışların yapılması sonucunda duyulan pişmanlıktır.

EVREN KOÇAK