Üç Kelimeden Oluşan Phrasal Verbs (Geçişli)
Aşağıdaki phrasal verbs ‘ ler de üç kısım göreceksiniz : "My brother dropped out of school before he could graduate." “ Erkek kardeşim mezun olamadan okulu bıraktı.”
Fiil
Anlam
Örnek
break in on
Bir sohbeti bölmek
I was talking to Mom on the phone when the operator broke in on our call.
“Operatör konuşmamızı kestiği zaman telefonda annemle konuşuyordum.”
catch up with
Yakın olmak
After our month-long trip, it was time to catch up with the neighbors and the news around town.
“Aylar süren yolculuğumuzdan sonra, komşulara ve kasaba çevresine yakın olup onlardan haber almanın vakti gelmişti.”
check up on
İncelemek, kontrol etmek
The boys promised to check up on the condition of the summer house from time to time.
“Çocuklar yazlığa zaman, zaman bakmak için söz verdiler.”
come up with
Bağışta bulunmak
After years of giving nothing, the old parishioner was able to come up with a thousand-dollar donation.
“Eski kilise cemiyeti üyesi bin dolarlık bir bağış yaptı. Yıllardır hiçbir bağışta bulunmamıştı.”
cut down on
Kesmek, azaltmak
We tried to cut down on the money we were spending on entertainment.
“Eğlenceye harcadığımız parayı azaltmaya çalıştık.”
drop out of
Sınıfta kalmak
I hope none of my students drop out of school this semester.
“Umarım öğrencilerimin hiç biri bu sömestr sınıfta kalmaz.”
get along with
İyi anlaşmak
I found it very hard to get along with my brother when we were young.
“Erkek kardeşimle anlaşmak, küçükken daha zordu.”
get away with
Bir işten sıyrılmak
Janik cheated on the exam and then tried to get away with it.
“Janik sınavda kopya çektiği halde bu işten sıyrılmaya çalıştı.”
get rid of
kurtulmak
The citizens tried to get rid of their corrupt mayor in the recent election.
“Vatandaşlar son seçimlerde fırsatçı belediye başkanından kurtulmaya çalıştı.”
get through with
bitirmek
When will you ever get through with that program?
“Bu programı ne zaman bitiriceksin?”
keep up with
Geri kalmamak
It's hard to keep up with the Joneses when you lose your job!
look forward to
Dört gözle beklemek
I always look forward to the beginning of a new semester.
“Yeni sömestrin başlamasını her zaman dört gözle beklerim.”
look down on
Hor görmek, küçümsemek
It's typical of a jingoistic country that the citizens look down on their geographical neighbors.
Komşularını, tipik ırkçı ülke vatandaşları küçümserler.
look in on
Birini ziyaret etmek
We were going to look in on my brother-in-law, but he wasn't home.
“Kayınbiraderimi ziyaret edecektik ama evde yoktu.”
look out for
Önce davranmak, tahmin etmek
Good instructors will look out for early signs of failure in their students
“İyi eğitimciler öğrencilerinin yapacakları hataları önceden görürler.”
look up to
Saygı göstermek
First-graders really look up to their teachers.
“Eski nesil, öğretmenlerine gerçekten saygı gösterirler.”
make sure of
Doğrulamak, emin olmak
Make sure of the student's identity before you let him into the classroom.
“Öğrencilerinizi sınıfa almadan önce, kimliklerinin doğru olduğundan emin olun.”
put up with
Hoşgörü göstermek
The teacher had to put up with a great deal of nonsense from the new students.
“Öğretmen yeni öğrencilerin bütün saçmalıklarını hoş görmek zorunda kaldı.”
run out of
tükenmek
The runners ran out of energy before the end of the race.
“Koşucuların dirençleri, yarışın sonuna gelmeden tükenmişti.”
take care of
İlgilenmek, sorumlu olmak
My oldest sister took care of us younger children after Mom died.
“Ablam, annem öldükten sonra bize, daha küçük çocuklara baktı.”
talk back to
Kaba bir şekilde cevap vermek
The star player talked back to the coach and was thrown off the team.
think back on
Yad etmek, anmak
I often think back on my childhood with great pleasure.
“Çocukluğumu sık, sık büyük bir mutlulukla anarım.”
walk out on
Terk etmek, başından atmak
Her husband walked out on her and their three children.
“Kocası onu ve üç çocuğunu terketti.”
|