Herkese soruyorum: Sizin yüreğiniz acımıyor mu? Sizin vicdanınız sızlamıyor mu? Olanları sizin aklınız alıyor mu?
Artık neredeyse saat başı Güneydoğu’dan ya da yurdun herhangi bir yerinden “şehit haberi almak” sıradan olay haline geldi.
“Keşif gezisine çıkan askeri time ateş açıldı, 2 şehit üç yaralı.”
“Teröristler askeri birliğe roket attı, 6 şehit.”
“Balkonda oturan subay eşi roketle öldürüldü.”
“Mayına basan 2 asker şehit, 5 yaralı.”
“Askeri karakola ateş açıldı, 3 asker şehit.”
Ey generaller, komutanlar; ne oluyor, nedir bu? Bir ordu bu kadar şehit verir mi? Verse bile buna sebep olanlardan birini bile yakalamaz mı? Ya da yakalayamayan hesabını vermez mi?
Ne oldu İskenderun saldırısı? 6 askerimizi şehit edenler ellerini kollarını sallaya sallaya çekip gittiler. Ne bir iz, ne bir delil... Oysa o saldırı bir yıl önce ihbar edilmiş. Krokiler, fotoğraflar bulunmuş.
Bu nasıl istihbarattır, bu nasıl önlem almaktır?
Nerede o mayınları döşeyenler, uzaktan patlatanlar?
Nerede o askerlerimizi keklik gibi vuran keskin nişancılar?
Birini bile bulamıyor musunuz?
Güneydoğu’da “operasyonları önlemek ve canlı kalkan olmak amacıyla” dağlara gitmeye çalışanlar var. Ne oluyor o dağlarda? Gerçekten operasyon mu yapılıyor, teröristler yakalanıyor ya da etkisiz hale mi getiriliyor?
Yoksa milletin ödediği vergilerle aldığınız silahları dağa taşa sıkıp kahramanlık destanları mı yazıyorsunuz anılarınıza?
Sonra bir bakıyoruz, Genelkurmay Başkanı gözleri yaşlı, duygusal mesajlar vererek subay eşinin cenazesinde saf tutuyor.
Yanında ise eski bir Genelkurmay Başkanı. O eski Genelkurmay Başkanı ki, şimdikinin bütün arkadaşlarının gözaltına alınmasına, tutuklanmasına neden olmuş.
Allah aşkına durdurun bu saldırıları. Artık şehit haberi almak istemiyoruz.
Ama beceremiyorsunuz, başaramıyorsunuz.
İstifayı basıp çekip gitmeyi de mi düşünmüyorsunuz?
Can Ataklı
catakli@gazetevatan.com