Tekil Mesaj gösterimi
  #189 (permalink)  
Alt 11.03.10, 12:26
Crimson Lady - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Crimson Lady
My Perfect Circle
 
Kaydolma: 28.08.09
Kadın - 34
Mesajlar: 4.346
Teşekkürler: 379
Üyeye 847 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Karanlığa Aşk

Bölüm 15: Gizli Bahçe

UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.


Cobrite Brian'a geldik anlamında bir göz kırptı. Önden Brian çıktı, arkada oturan üç bayana kapıyı açtı, şık bir reverens yaptı. Kadınların yüzü o kadar asık ve ciddi bir ifadeyle bürünmüştü ki, Brian'ın bu muzip hareketi bile onları yumuşatmaya yetmedi.

Cobrite, önlerindeki binaya bakıyordu, uzakta ufacık görünen bu yapıya bina demek, onu küçümsemek demekti.

"İsteğiniz oldu Gloria, geldik. Artık bir mahsuru yoksa, önden buyurup bize yolu gösterebilir misiniz?"

"Cobrite, sen bu kadını tanıyor mu..."

Gloria, Brian'ın sözünü kesercesine konuşmaya başladı.

"Evet, bunu yapabiliriz elbette, ve yine evet, Cobrite sadece beni değil, arkadaşlarımı da çok yakından tanır."

Gözlerinden şeytani bir kıvılcım vardı bunları söylerken, Brian'a alaycı bir tavırla gülümsüyordu. Cobrite ise Brian'a bakmamayı tercih etmişti. Brian başından kaynar sular inmişcesine şok içindeydi. Esmer güzeli Brigitte söz aldı;

"Burda vakit kaybetmek niyetindesiniz sanırım...İçeri girmeyi öneriyorum..."

Pam onaylarcasına başını salladı. Üç güzel vampirden en öfkeli ve en tehlikelisiydi Pam. Konuşmaktan pek haz etmezdi, çoğu kimse de onu bu yüzden dilsiz sanardı.

Sonunda hep birlikte kocaman demir kapıdan içeri girdiler. Şato ve arazisini çevreleyen Büyük tuğla surlar gizli bir bahçeyi korumak amacıyla örülmüş gibiydi. Şatonun bahçesi o kadar güzeldi ki, Brian daha önce böylesi güzel bitki örtüsü görmediğine yemin edebilirdi. Zaten toplulukta şu an bir tek Brian etrafı delicesine inceliyordu. Hiç gömediği cinsten yaratıklar gözüne çarpmıştı. Kimi vampir fare avındaydı, kimisi de gecenin sesini dinliyordu çimlerde uzanarak. Mutlu görünüyorlardı. Brian bu görüntüler karşısında şaşkınlığını gizleyemiyordu.

Patika boyunca kimse konuşmadan yola devam etmişti. Brian Cobrite'a kızgındı. Bunun hesabını soracaktı ondan.

Onbeş kilometre kadar yürüdükten sonra şatonun tam karşısında duruyorlardı. Şatoyu çevreleyen bir hendek vardı, karşıya geçmek için Pam elini iki kez şaklattı, kocaman asma kapı önlerine seriliverdi. Brian içeri girerken şatonun metalik soğukluğuna hayranlıkla son bir kez baktı. İçeri girerken usulca Cobrite'ın yanına sokuldu.

"Kim bu adam?"

"Lucas Pierce... Anlatmıştım..."

"Demek istediğimi çok iyi biliyosun Cobrite. Şu gizemli tavrından bıktım usandım! Burada ne işimiz var tam olarak? Bu vampir neden acaba böylesi bi yerde yaşıyor?"

"Çünkü o bizim en büyüğümüz... Herşeyin başlangıcı... Doğal olarak saklanması gerek..."

"Anlamadım?"

"Uzun uzun konuşuruz bunu sonra..."

"Tabi, şu üç hatunu nasıl tanıyor olabileceğini de anlattıktan sonra anlatırsın bi ara..."

"Daha zamanı değil diyorum işte..."

"Susacak mısınız siz?" Brigitte fisıltılardan hoşlanmazdı. Aniden sert çıktı.

Brian derin bir iç geçirdi, omuzlarını silkti. Malesef bu adamın anlatacaklarına deli su gibi ihtiyacı vardı.

Şatonun giriş salonu zevkle döşenmişe benziyordu. Antika eşyalar özenle seçilmişti ve hiçbiri de uyumu bozmuyor, aksine birinin eksikliği tüm atmosferi bozacakmış gibi duruyordu. Duvarlarda şık resimler asılıydı. Birçoğunda da aynı adam resmedilmişti.

"Bu o adamın resmi mi?"

Cobrite, Brian'ın sorusuna kafa sallayarak cevap verdi. Brian'ın merakı gittikçe artıyordu. Kimdi bu adam, neden buradaydılar hiçbir bilgisi yoktu. Sadece Cobrite'a güvenerek gelmişti buraya. Belki de ona da güvenmemeliydi. Daha ona anlatmadığı kaç şey vardı kim bilir...

Bu sırada üç kat çıkmışlardı. Şatonun merdivenleri oldukça dikti, tırmanmak yorucu olabiliyordu. En sonunda bir kapının önünde durdular. Kapı, tahtadan, farklı sembollerin üzerine işlendiği bir kapıydı. Brian sembollerin herhangi bir anlam ifade edip etmediğini merak etti, bu yüzden sembolleri hafızasına kazıdı. Pam, son kez ikisine bir bakış attı. Kapının tokmağını çevirip kapıyı araladı, onlara eliyle içeriyi işaret etti. Sonra üçü de arkalarına bakmadan merdivenden aşağıya indiler. Kapının önünde kalakalmışlardı. Brian Cobrite'a baktı, oldukça tedirgin görünüyordu. Kapının ardındakini hiç görmediğinden oldukça emindi, bu konuda en azından yalan söylememişti. Beş dakika kadar sessizlikten sonra içerden bir ses yükseldi;

"İçeri girmekten çekiniyor musunuz? Hadi, sabrımı zorlamayın!"

Bir an bile tereddüt etmeden, korkuyla içeri daldılar. Kocaman bir çalışma odasının içine girdiler. Bir masa vardı, duvarlar kitaplarla sarılıydı. Masadaki, yumruğunu masaya sertçe bıraktı;

"Oturun!"
Alıntı ile Cevapla
Teşekkür Edenler: