Holiganizmi cesur valiler önler
Holiganizmin önüne geçmek için çıkartılan Sporda Şiddet Yasası uygulanamıyor. Yasayı ancak ‘cesur valiler’in uygulayabileceği görüşü hakim.
Ünye-İnegöl maçının ardından hakemlere küfür eden bir grupla, bu kişileri uyaran taraftarlar arasında tekmeli, yumruklu kavga çıktı, 2 kişi gözaltına alındı. 3. Lig’de 1-1’lik skorla ligde kalan Iğdırsporlu futbolcular, küme düşen ev sahibi Bitlis Özgüzeldereli oyuncuların saldırısına uğradı. Güvenlik güçleri ile taraftarlar arasında da arbede çıktı, polis havaya ateş açıp, biber gazı kullanarak seyircileri dağıttı. Bazı taraftarlar ve güvenlik güçleri yaralandı. Mersin’deki final maçında Kayseri Talas, Seyhan Belediye’yi 2-1’le geçerken, Adana’dan gelen taraftarlar ile polis arasında arbede çıktı, bazı seyirciler fenalık geçirdi. A.Sebatspor ile Uşak arasında oynanan maçın devre arasında iki takım oyuncuları arasında gergin anlar yaşandı. Güvenlik güçleri Sebat’tan Volkan ve Çağdaş’ın gözüne biber gazı sıktı. Maç 14 dakika durdu.
İki hafta önce Türkiye liglerinde meydana gelen bazı olaylardan bir demetti yukarıdaki metin. Türkiye futbol liglerinde hemen her hafta gerek saha içinde gerekse saha dışında olaylar meydana geliyor. Birbirini bıçaklamalar, taşlamalar, koltukları söküp sahaya atmalar, satırlarla müsabakaya girmeye çalışmalar, hakem ve futbolcu dövmelerden tutun da silahlı yaralamaya kadar daha bir sürü olay var yurdun futbol oynanan her stadında. Bazen milletvekillerinin sahaya pet şişe fırlatmalarına, bazen kulüp başkanlarının hakem dövmelerine, bazen koridorlarda futbolcu tartaklamalarına da tanık oluyoruz. Peki bu holiganizmin neden önüne geçilemiyor? Statları maç izlenebilir hale getirmesi beklenen Sporda Şiddet Yasası’nın yaptırımları yeterli değil mi?
Bu soruya isterseniz 22 Nisan 2006 tarihinde oynanan F.Bahçe-G.Saray maçının gözlemci raporuna bakarak cevap verelim: “Müsabaka başlamadan önce Galatasaray sporcularının sahayı gezmeye çıktıklarında, tünelden her çıkışta ve girişte, maraton tribünündeki seyirciler, Galatasaraylı sporcuların üzerine kalem pil, 1 adet pet cola şişesi, 21 adet ses bombası, yoğun olarak bozuk para ve çakmak attıkları, müsabaka öncesi Galatasaray kalecisinin ısınmak için sahaya çıktığında maraton tribününden üzerine 2 adet pet su şişesi atıldığı; müsabaka öncesi ısınmak için sahada bulunan Galatasaray sporcularının kendi seyircilerini selamlarken, üzerlerine numaralı tribünden 3 adet pet su şişesi, numaralı tribün ve numaralı tribün sağ tarafındaki açık tribünden (Telsim Tribünü) yaklaşık 10’a yakın elma, armut meyveleri atıldığı; yine müsabakadan önce Galatasaraylı futbolcular ısınma hareketlerini yapıp soyunma odasına dönerken maraton tribününden üzerlerine 2 adet ses bombası ve yoğun olarak para, çakmak attıkları, ayrıca yine Galatasaray takımı müsabakaya çıkarken kendilerine maraton tribünlerinde oturan Fenerbahçeli taraftarların 4 adet pil, 3 adet çakmak, 4 içi dolu pet ayran, 10’a yakın içi su dolu pet bardak ve içi yarı dolu büyük boy 2 adet bira kutusu fırlattığı, fırlatılan cisimlerin polis kalkanları sayesinde kimseye isabet etmediği ve atletizm pistine düştüğü, müsabakanın 2. dakikasında kapalı tribünün sol tarafındaki açık tribünden (Migros Tribünü) Galatasaray kalecisinin üzerine 1 adet pet su şişesi atıldığı; müsabakanın 4. dakikasında kapalı tribün sağ tarafındaki açık tribünden (Telsim Tribünü) Galatasaraylı futbolcu Necati’nin üzerine 2 adet pet su şişesi atıldığı…”
Rapor bu şekilde devam ediyor. 5149 sayılı 28.04.2004 tarihinde kabul edilen Sporda Şiddet Yasası’nın ‘Ceza Hükümleri’ne göre bu maçta yer alan yüzlerce taraftarın 500 ila 2000 YTL arasında cezalandırılması gerekiyordu. Hatta bazı taraftarlar sahalardan men bile edilmeliydi. Ancak maç sonrası hiçbir taraftar gözaltına alınmadığı gibi cezalandırılmadı da. Oysa karşılaşmada 4 binin üzerinde polis görevliydi.
Spor Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, cezaların caydırıcı olup olmadığıyla ilgili olarak, “Biz Sporda Şiddeti Önleme Yasası’nı 2 yıl önce çıkardık. Yasayı uygulamada görev il spor güvenlik kurullarınındır. Onlar eksik görürse, yasayı nasıl çıkardıysak, değişiklikleri de aynı şekilde ve hızda yapabiliriz. Geçen sezona bakılırsa olay sayısında azalma var. Ama bizim beklentimiz olayların en az seviyeye inmesi.” diyor.
YASADA EKSİKLİKLER ÇOK AZ
Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay da müsabakalarda meydana gelen olayları il güvenlik kurullarının takip ettiğini belirterek, “Emniyette birim oluşturacaktık, onlar takip etsin diye. Ancak bunu yapamadık. Şiddet yasasında eksikler çok az. Ama uygulamada noksanlıklar var. Biz yasayı çok çabuk bir biçimde çıkarttık. Gerisi valiliklere ve emniyet müdürlerine kalmış. Ben daha önce de söylemiştim. Cesur yürekli valilere ihtiyacımız var. Valilerin gerekli hassasiyeti göstermelerini istiyorum. İllerdeki çoğu görevli, kulüp yöneticileri ile karşı karşıya kalmak istemiyor. Bu sebeple istenilen netice alınamıyor.” diyor.
Gençlerbirliği Kulübü Basın Sözcüsü Muhammer Akyüz ise, taraftarına şirin görünmek için, statlarda görev yapan özel güvenlik birimlerine arama yaptırmayan yöneticileri suçluyor. “Şayet bu olayları bitirmek istiyorsak, öncelikle biz yöneticiler güvenlik güçleriyle işbirliği yaparak, onlara yardımcı olmamız lazım. Aksi takdirde bu olayları önlemenin imkanı yok.” şeklinde konuşuyor.
UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik ise olaylara en çok üzülenlerin başında geliyor. “Ben ülkemin bu olaylarla, kavgalarla, dövüşlerle, koltukların kırılarak atılmasıyla anılmasını istemiyorum.” diyen Erzik, Türk kulüplerinin Fair-Play sıralamasında UEFA’daki 52 ülke federasyonu arasında 44. sıraya gerilediğini belirtiyor. Sahadaki olayların Türkiye’nin yurtdışındaki imajını zedelediğini açıklayan Erzik, biraz daha fazla disiplin sağlayarak, otorite boşluğunu gidererek sorunların üstesinden gelinebileceğini umuyor.
Spor yazarı Zeki Çol, yöneticilere ve medyaya çok iş düştüğü görüşünde. Çol’a göre spor alanlarında şiddet ve düzensizliği önlemeye ilişkin yasa ne yazık ki yeterince uygulama alanı bulamadı. “Çünkü başta il güvenlik kurulları olmak üzere yasayı uygulaması gereken birimler hem gerekli tahkikatı hem de ciddiyeti göstermiyor. Durum böyle olunca holiganizmi önlemek mümkün olmuyor.” diyen Çol, futbolda şiddet terörünü önlemenin yalnızca yasal yöntemlerle gerçekleşeceğine inanmıyor: “Bunun için başta yönetici, teknik adam, oyuncu, medya ve tabiî ki seyirci futbolla barışık olmalı. Türkiye öncelikle futbol kültürünü gözden geçirip geliştirmekle hükümlü. Bunu yapamadığımızda rekabet adı altında daha çok düzensizlik ve çirkinlik yaşarız.” Türkiye’nin her köşesinde olay var ancak yasanın çıktığı 2004 yılından bu yana yurt genelinde şiddet olaylarına karışan holiganların sayısı sadece 1060 kişi. Bu kişilere verilen para cezası toplamı da 381 bin 818 YTL. 2004-2005 sezonunda 640 kişiye ceza uygulanırken, 2 kişi 3 ay, 27 kişi 4 ay ve 346 kişi de 6 ay spor müsabakalarından men cezası aldı. Bu kişilere ayrıca 245 bin 338 YTL 40 YKrş da idari para cezası uygulandı. 2005-2006 sezonunda ise 420 kişiye çeşitli suçlardan dolayı işlem yapılırken, 1 kişiye 1 yıl, 2 kişiye 3 ay, 3 kişiye 4 ay spor müsabakalarından men cezası verildi. Bu kişiler ayrıca 136 bin 480 YTL para cezasına çarptırıldı. Holiganlardan bugüne kadar devlete parasını ödeyenlerin oranı sadece yüzde 18.
BEN DENİZLİSPOR’UN HOLİGANIYIM
Suç çok, cezalandırılan ya da göz altına alınan seyirci sayısı bir hayli az. Cezalandırılan taraftarların çoğu İstanbul’dan. İstanbul’un emniyetten sorumlu Vali Yardımcısı Ergün Güngör bu kentte bugüne kadar 490 kişiye ceza verildiğini söylüyor. Güngör, holiganların para cezalarını ödememeleri ile ilgili olarak ise, ‘kimsenin devletten kaçamayacağını’ belirtiyor. Beşiktaş amigosu Alen ise holiganlardan paranın tahsil edilememesi ile ilgili olarak, “Zaten gariban çocuklar, nasıl ödeyecekler o paraları?” diyor. Cezaya çarptırılan holiganın 7 gün içinde bölge idari mahkemesine itiraz etme hakkı bulunuyor.
Türkiye’de holiganlar sadece taraftarlar değil. Birçok yönetici, teknik adam ve futbolcu da verdikleri demeçlerle ortamı germekten kaçınmıyorlar. Sezonun ilk yarısında oynanan Denizli-Vestel Manisa maçında CHP’li milletvekili Haşim Oral, şeref tribününden futbolcu V.Manisalı Yılmaz’a pet şişe fırlatmıştı. CHP’li Oral’ın yasaya göre 6 ay spor müsabakalarından men ve 1000 YTL para cezası alması gerekiyordu. Ancak dokunulmazlık zırhı onu bu cezajlardan kurtardı. Haşim Oral, Denizlispor’lu Güven’in ayağını kıran Vestel Manisa’lı Yılmaz’a yaptığı hareket için daha sonra, “Maçta yaptıkları yetmezmiş gibi şeref tribününe dönüp küfretti, ben de karşılığını verdim.” diyordu. Oral, “Maç atmosferiyle bir kızgınlık mıydı, yoksa aynı şeyi yine yapar mısınız?” sorusuna ise “Ben Denizlispor’un holiganıyım. Bu tip adamlara karşı duruşun devam etmesini isterim.” cevabını verecekti. CHP’li Haşim Oral’a bu hareketinden dolayı destek mesajları yağdığını da belirtelim. Bağımsız milletvekili Süleyman Bölünmez’in de Mardinspor ile Antalya arasında oynanan maçta sahaya inip hakemi tokatlaması geçen yıl yaşanan olaylar arasındaki yerini almıştı.
Olayın bir de psikolojik boyutu var. Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, fanatiklerin koltukları koparıp atmalarını ‘yoksunluk krizi’ olarak değerlendiriyor. Tarhan’a göre fanatiklik bir hastalık ve bu hastalara ne kadar yapmayın desenizde bir şey elde edemezsiniz. Ona göre burada yapılması gereken, koltukları sağlamlaştırmak olmalı. Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Meslek Yüksek Okulu Spor Psikoloğu Yard. Doç. Dr. Feridun Dorak ise yöneticilerin tavır ve demeçlerinde dikkat etmeleri gerektiğine işaret ediyor: “Şeref tribününde oturan iki asık suratlı başkan, taraftarlara negatif enerji veriyor. Mutlu olmak istiyorsan, güler yüzlü olacaksın. İnsanlar kanseri bile mutlulukla yeniyor. Yöneticiler mutlu olursa, taraftarlar da mutlu olur. Yöneticiler birbirlerine saygı gösterirse, taraftarlar da bundan etkilenir.”
Türkiye’de futbol bir spor olmaktan çıkıp, rant kapısı haline döndü. Amigoluk, bedava bilet dağıtmak gibi sporun ruhuyla bağdaşmayan müdahalelerle tribünler tam anlamıyla bir çıkar alanına dönüştürüldü. Stadlardaki şiddetin önüne geçmek için İngiltere’deki gibi kararlı ve prensipli bir çözüm ortaya konulmasının zamanı çoktan geçiyor. Sporda Şiddet Yasası bu yönüyle para cezaları haricinde iyi hazırlandı ancak uygulamada sorunlar var.
Fransa ve İspanya’da da bu yıl şiddete yönelik çok sert önlemler içeren paketler meclislerde görüşüldü. İspanyol hükümeti sporda ırkçılık, yabancı düşmanlığı, şiddete ve dopinge karşı “sıfır tolerans” içeren yeni önlemlere imza attı. Başbakan Yardımcısı Maria Teresa Fernandez de la Vega, “Sporda hilecilik, ırkçılık ve şiddete karşı sıfır tolerans olacak. Ne hayatta ne de sporda kazanmak her şey demek değildir. Aldığımız yeni kurallar sporcuları değil, sporu hile ve şiddetle kirletenlere karşıdır.” dedi.
Fransa’da ise parlamentonun alt kanadı, futbol statlarındaki şiddetin, ırkçılığın ve ayrımcılığın önüne geçmek amacıyla sunulan tasarıyı onayladı. Tasarı, güvenlik görevlilerinin, statlarda şiddet eylemlerinde bulunan ve bulunulması için çağrı yapan, cinsiyet ve ırk ayrımcılığı gözeten taraftar gruplarına karşı önlem alabilmelerine imkan tanıyor. Önergeye göre, şiddet eylemlerinden vazgeçmeyenler, 2 yıla kadar hapis, 30 bin Avro’ya kadar para cezasına çarptırılabilecek.
Sporda Şiddet Yasası’nın ardından Futbol Federasyonu’nun Fair-Play’e yönelik stadlardaki mavi bayrak uygulaması da etkisini göstermedi. Birkaç hafta önceki Konya-Malatya lig maçında sahaya 7 bin karanfil atıldı. Bu sahalardaki şiddetin önüne geçmek için yapılan yeni bir uygulamaydı! Hafta içinde oynanan F.Bahçe-Beşiktaş Türkiye Kupası’nda da çiçekçilik sektörünü geliştirmek, sorunlara çözüm bulmak amacıyla oluşturulan “Çiçek Tanıtım Grubu”, “Sahaya koltuk atma çiçek at” sloganıyla taraftarlara çiçek dağıttı. İş reklam boyutuna döndü.
İngiltere’de sahalara girmesi yasaklanan seyircilerin sayısı toplam 3 bin 153 kişi. Türkiye gibi hemen her sahasında olay olan ülkede ise günümüz itibariyle 3 ay ile 1 yıl arasında sahalara girmesi yasaklı sayısı sadece 6 kişi. Yine İngiltere’de geçen sezon şiddet yüzünden yapılan tutuklamaların sayısı ise 3 bin 628. Biz de ise iki sezonda toplam 1060 kişi. Aradaki farkı siz düşünün. GSGM Müdürü Mehmet Atalay’ın dediği gibi yasayı uygulayacak cesur valilere ihtiyaç var.
HOLİGANLAR ENGELLİLERİ VURDU!
Holiganlardan tahsil edilen paralar yasa gereği Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde açılacak bir hesaba kaydediliyor. Toplanan bu paralar Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından çıkarılacak yönetmelik esaslarına göre yüzde 50'si Engelliler Spor Federasyonu ile engelliler kulüp ve faaliyetlerine, yüzde 50'si ise fair play kurallarına uygun hareket eden amatör spor kulüpleri ile okul sporlarının geliştirilmesine ayrılıyor. Bu iki sezonda holiganlara verilen toplam 381 bin 818 YTL tutarındaki para cezasının ancak yüzde 18'lik bölümü olan 72 bin 708 YTL'si tahsil edilebildi.
Holiganların para cezalarını ödememelerinden en fazla zararı gören ise engelli sporcular oluyor. Bu cezalardan elde edilen paranın aktarıldığı Görme, İşitme, Zihinsel ve Bedensel Engelliler Spor Federasyonları ile yine engelli sporcuların kulüpleri, önemli miktarda gelir kaybına uğruyor. Devletin, holiganlardan tahsil ettiği 72 bin 708 YTL'nin, 31 bin 827 YTL'si ilgili federasyonlara malzeme alımında kullanılırken, 31 bin 827 YTL'si engelliler spor kulüplerine dağıtıldı. Geri kalan 9 bin 54 YTL de dağıtılmak üzere emanette bekliyor.
Peki holiganlardan gelen paraların dağıtıldığı engelli federasyonları ne diyor? Bedensel Engelliler Spor Federasyonu Başkanı Demirhan Şerefhan, bütçelerine Aralık ayında 12 milyar lira para yatırıldığını ve bu parayla federasyonun çatısı altındaki kulüplere malzeme yardımı yaptıklarını söylüyor. Şerefhan, "Holiganizmi desteklemiyoruz. Ancak holiganizm sonucu kesilen paraların böyle bir yerde kullanılması bizi sevindiriyor. Engellilerin hayata bağlanması, rehabilite edilmesi çok önemli. Kaynak ne olursa olsun bu şekilde kullanılması bizi memnun ediyor." diye görüş belirtiyor.
Görme Engelliler Federasyon Başkanı Mesut Dedeoğlu ise 'keşke hiçbir şey böyle olmasa, sahalarda şiddet olmasa, böyle olumsuz olaylardan pay almasak, tüm dünyada olduğu gibi maçları seyretsek, tel örgüler olmasa' dedikten sonra, bu yöntemle olsa da federasyonlarına gelen paradan dolayı memnun olduklarını kaydediyor. Dedeoğlu, Türkiye'de 8,5 milyon engellinin olduğunu ve paranın başka bir fonda kullanacağına engelliler için kullanılmasının çok daha yararlı olduğunu ifade ediyor.
İşitme Engelliler Spor Federasyonu Başkanı Oktay Akbaş ise federasyonlarına holiganlardan kesilen cezaların gelmesinden dolayı oldukça mutlu. Akbaş, "Hatta çevremizdeki holiganları maçlara gönderelim, olay çıkarsınlar, federasyona para gelsin." diyecek kadar da esprili. "Engellilere ayrılan her kaynak yerine ulaşıyor. Bence holiganlardan gelen paranın bir bölümünün burada kullanılmasının bir sakıncası yok. Kaynak nereden gelirse gelsin razıyız."
5149 SAYILI YASANIN MAĞDURU BİR GAZETECİ
Geçen sezon Boluspor-Kasımpaşa arasında Bolu'da oynanan maç sonrası çıkan olayların ardından, 5149 sayılı "Spor Müsabakalarında Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunun" 17/1. maddesi gereğince bir gazeteciye de 500 YTL idari para cezası verildi. Gökhan Aydın isimli Bolu Postası Gazetesi'nin muhabiri saha kenarında fotoğraf çekerken, tellerin üzerinden atlayan bir Kasımpaşaspor taraftarının saldırısına uğruyor. Olayı Gökhan Aydın anlatıyor: "Maça Kasımpaşalı 20 kadar taraftar geldi. Maçta olaylar çıktı. Ben olaylara uzaktım. Gazeteciler çekim yapıyordu. İtiş kakışın olduğu yere doğru biz de gittik. Küfür ediyorlar. Bir tanesi sahaya atladı. Koşa koşa üzerime gelmeye başladı. Birbirimizle yumruklaştık. Maçtan sonra o arkadaş İstanbul'a gitti. Benim ifademi de olay anında almadılar. Bir iki hafta sonra İl Güvenlik Kurulu bir toplantı yaptı. Ardından bana 500 YTL'lik ceza kesildi."
Gazeteci Gökhan Aydın, Bolu’da vali yardımcısı ile ilgili yaptığı bazı olumsuz haberler yüzünden bu cezanın kendisine verildiğine inanıyor. “Bana göre öç alma oldu. Vali beye anlattık. Parayı henüz ödemedim. Bölge idare mahkemesine başvurdum. Oradan cevap gelmedi. Basın mensubuyum, taraftarla aynı kefeye koyuluyorum. TSYD kartım var.” diyen Aydın, mahkeme kararı kesinleştirdikten sonra cezayı mecbur ödeyeceğini belirtiyor. Cezanın kendilerine vergi borcu olarak yansıdığını ifade eden Aydın, “Bolu’da tanınan insanım. Bu saatten sonra bizim holiganlıkla ne işimiz olur. Benim üzüldüğüm husus, ekmek parası için zor koşullarda görev yapan, olaylar ile ilgili bir kare fotoğraf çekebilmek için hayatını tehlikeye atan bir basın emekçisi ile gözü dönmüş bir taraftarın aynı kefeye konması. Bu yasanın çıkış amacı, gazeteciyi değil olay çıkartanı frenlemekti oysa.” şeklinde konuşuyor.
2006 DÜNYA KUPASI CEZAEVİ HAZIR
2006 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak Almanya, maçlar sırasında taşkınlık yapan fanatiklerin konulacağı özel bir cezaevi inşa etme kararı aldı. Hapishane Almanya’nın Hamburg kentinde inşa edilecek. Konuyla ilgili açıklamada bulunan Hamburg polis sözcüsü, yapılacak olan ‘Dünya Kupası Hapishanesi’nin 3,8 milyon avroya mal olacağını düşündüklerini söyledi. Polise; şüpheli gördüğü herhangi bir kişiyi geçici bir müddet tutuklama ve tehlike hissedildiği anda ise 2 haftaya kadar tutuklama yetkisi tanınıyor. Almanya Dünya Kupası organizatörleri özellikle “Holigan” olarak adlandırılan İngiliz futbol fanatiklerinden korkuyor. İngiliz polislerinin Almanya’da Dünya Kupası’nın yapılacağı kentlerde güvenliğe yardım edecekleri belirtildi. Dünya Kupası’nı izlemek üzere 100 bin İngiliz taraftarın Almanya’ya gidebileceği belirtiliyor.
İNGİLİZLER NASIL BAŞARDI?
Holigan deyince akla İngiltere geliyor doğal olarak. İngiltere'de holiganizm 1966 yılında kazanılan Dünya Kupasıyla başlar. O dönemde tarihe 68 kuşağı olarak geçen gençlik hareketleri, işçi eylemleri, kulüp yöneticilerinin basiretsizliği ve medyanın çanak tutma yüzünden holiganlar ortaya çıkar. Sistemden rahatsız gençlerin ve işçi hareketlerinin gövde gösterisi artık stadyumlar olur. Amaç futbol seyretmekten ziyade mesaj vermektir. İngiltere tarihinde toplum hayatı ve futbol daima iç içe olduğu için statlar doğal eylem alanına dönüşür. The Sun ve Daily Mirror gibi gazeteler de yangına körükle gider. Statlarda olay çıkaran, ortalığı birbirine katan insanları haftanın taraftarı seçmekte bir sakınca görülmez ve holiganizm şehirden şehire yayılır. Herkes olayların sebeplerini sıralar ama çözüm konusunda bir plan ortaya konmaz. İngiliz futbolu kısır bir döngünün içine düşerken, statlar sosyal problemleri dile getirmek isteyenlerin arenası olur. Gerçek futbol seyircisi ise belaya bulaşmaktansa evinde oturmayı tercih etmeye başlar.
Holiganizmin zirveye çıktığı tarih ise 1985'te Juventus'la Liverpool arasında oynanan Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası final maçıdır. Maç öncesi Heysel Stadı’nda 39 kişi ezilerek ölür. Aynı yıl Luton-Millwall maçının oynandığı Bradford stadında çıkan yangında 56 kişinin hayatını kaybetmesi ve 1989 yılında İngiltere FA cup yarı final maçında 96 Liverpool taraftarının ezilerek ölmesi İngiliz futbol tarihine kara bir leke olarak geçer. Heysel faciasına yol açan holiganlar yüzünden İngiliz takımları 5 yıl Avrupa kupalarından ihraç edilir. Hükümet, kulüpler ve basın holiganizme çare bulmak için ortak hareket etme kararı alır. Birçok rapor hazırlanır ama hiç bir raporda soruna çare üretilemez.
15 Nisan 1985'te 96 Liverpool taraftarının ezilerek ölmesinden sonra kamuoyunda 'Taylor Raporu' olarak bilinen Lord Justige Taylor'un olaylarla ilgili kaleme aldığı rapor, daha öncekilerden farklı özelliklere sahiptir. Taylor raporunda çözümleri ortaya koyar. Holiganizmi besleyen sebeplerin medya, sosyal sorunlar ve kulüp yöneticilerinin yanlış davranışı olduğunu belirttikten sonra şu can alıcı cümleyi yazar: "İnsanlara nasıl muamele ederseniz öyle karşılık görürsünüz. Şayet siz hayvan muamelesi yapıp onları bir kafese tıkarsanız, hayvanca karşılık görürsünüz. Siz medeni davranırsanız medeni karşılık görürsünüz". Taylor, statlardaki kötü ortam ve güvenlik zaafına dikkat çeker. Bunların ortadan kaldırılmadığı sürece holiganların devamlı olacağını dile getirir.
Hükümet 'Taylor Raporu'nun ön gördüğü reformları yapmak için derhal harekete geçer. İlk iş olarak bütün statlarda ayakta maç seyredilen tribünler koltuklu hale getirilir. Arsenal, M. United, Chelsea ve Liverpool takımlarının ayakta maç seyredilen bölümleri artık yerlerini koltuklara bırakmıştır. Sunderland, Derby, Bolton, Millwall, Stoke ve Middlesbrough takımlarına da statlarını yenilemeleri için ultimatom verilir. Alınan önlemlerden sonra 1985 yılından itibaren holiganizm düşmeye, o tarihten sonra statlardaki seyirci oranları da artmaya başlar.
1992 yılında medya imparatoru Rupert Murdoch İngiltere 1. lig maçlarının yayın hakkını o zamana kadar ödenen rakamın tam 11 kat fazlasına alıp yayınlamaya başladığında kulüplerin kasasına muazzam bir para girer. Kasalarına para giren kulüpler maddi rahatlılığa kavuşunca statlarına daha da büyük yatırım yapar. Her takım seyirci rahatlığını ön planda tutar ve güvenlik konusunda taviz vermez. Hükümet çıkardığı yasalarla holiganlara caydırıcı cezalar verir. Yine kulüpler maç ücretlerini yüksek tutarak, sosyal problemlerini dile getirmek için stadyumun yolunu tutanların önüne geçer. Statlarda gizli kameralar sayesinde her seyirci gözetim altında tutulur. Futbol artık kültürün bir parçası olur ve maçlara gelen kadın ve çocukların sayısı da gözle görülür şekilde artar. Bugün İngiltere'de futbol seyircisinin yüzde 20'sini kadınlar oluşturuyor.
(Derleyen: Hasan CÜCÜK)
|