Bölüm 12: Quench
Uyandığında, yanında mışıl mışıl uyuyan bir bebek vardı sanki. Natalie, Brian ile böyle birşey yaşamayı hiç düşünmemişti. Nasıl bir anda böyle davranabildiğine kendisi de şaşırdı. Kalktı, gündoğumuna birkaç saat kalmıştı. Karnının acıktığını hissetti. Dışarı çıktı. Sokak bomboştu, anayola çıkınca birkaç fahişe gözüne çarptı önce. Ama bunların kanı ne kadar kıymetli olabilirdi ki? Biraz dolandı, sonra çöp konteynırının yanında ateş yakmış bir evsize rastladı. Yanına yaklaştı. Adam önce görmemezlikten gelmeyi denedi. Akşam eğlencesinden bunalmış bir zengin ucubeydi onun gözünde yaklaşan bu bayan.
"Sana katılabilri miyim?"
"Ne o? Yoksa zengin arkadaşların seni eğlendirmedi mi küçük fahişe?"
"Lütfen bana böyle itham etmeyiniz. Sadece evsiz olduğumu belirtmek istedim... Sanırım üşüdüm de..."
Adam kızın üstündekilere baktı. Hiç de evsiz gibi görünmüyordu. Belki birşeyler koparırım diyerek kabul etti teklifini. Natalie gözlerini adamdan ayırmıyordu.
"Bendeniz Natalie. Adınız?"
"Curtis"
"Memnun oldum Curtis, size isminizle hitap etmemde sorun yoktur umarım."
"Önemli değil."
"Immm... Size bir soru sormama izin verin. Hiç uyuşturucu kullandınız mı?"
"Bu nasıl bir soru? Sivil misin seni lanet olası?"
"Hayır, sadece yanımda zamanı iyi değerlendirmek adına güzel ufak haplardan almıştım da..."
Curtis kızın niyetini çözdüğünü düşünmeye başladı. Herhalde pahalı bir fahişeydi ve bugün iş bulmakta zorlanıyordu.
"Deneyebilirim sanırım..."
Natalie Curtis'e yaklaştı. İyice sokulunca kulağına şunları fısıldadı:
"Aslında çok hoş birine benziyorsun."
"Şurada boş bir arazi var. Biraz rahatsızdır ama işimizi görür, ne dersin?"
Curtis gülümsüyordu, iğrenç dişleri dudaklarının arasından belirivermişti. Natalie iyice sokuld, boynuna yaklaştı ve bir ısırık aldı. Curtis acı duymak yerine zevk alıyordu. Natalie iyiden iyiye emmeye başladı kanı. Bir süre sonra durdu. Adamı öldürmek niyetinde değildi. OLduğu yere bıraktı. Curtis baygın vaziyette yatıyordu soğuk kaldırımda şimdi. Natalie ağzındaki kanı tek hamlede temizledi. Eve doğru yol aldı.
Brian uyanmıştı. Üzerinde tuhaf, tatlı bir yorgunluk çökmüştü. Natalie'yi aradı gözleri. Biraz tedirgin oldu. Yataktan kalktı. Düşünmeye başladı.
"Nerede bu kız? Off, ben ne yaptım? Bir dakika, o da istedi, ilk o yaklaştı... Belki de sadece acıktı. Avlanmaya gitmiş olabilir... Gelse bir an önce..."
Kapının açılıp kapanma sesiyle düşünceleri toz bulutu oluverdi birden. Gelen Natalie olmalıydı. Salona koşar adım gitti.
Natalie karşısında duruyordu. Yüzüne bakmıyor sadece koltukta oturmuş, halının desenlerini inceliyordu.
"Hoşgeldin canım..."
"Brian, konuşmamız gerek."
Brian'ın korktuğu başına gelmişti sanki. Midesine birşey oturmuş gibi hissediyordu. Başını salladı. Oturdu.
"Biliyorum, şimdi tüm söyleyeceklerime sen de hak vereceksin. O yüzden uzatmak istemiyorum. Evet, ikimiz için de utanç verici bir gece geçirdik. Ve evet, ben de en az senin kadar pişmanım. Böylesi kafa karıştırıcı birşey yaşamamalıydık. Sana o geceden hiç söz etmemek adına söz veriyorum. Beni bağışla. Ben seni bağışladım bile."
Brian sadece sustu. Onuru incinmişti. Hiçbir şey söylemeden odasına çıktı. Natalie koltukta kalakalmıştı. Üzgündü. Brian'ın onu affetmesini diliyordu içinden. Brian ise ne kadar safça hareket ettiğini düşünüyordu. Natalie hiçbir zaman onun olmayacaktı ki...
Güneş doğuyordu. Natalie kanepede uyuyakalmıştı. Brian da odasına kapanmıştı. Akşam Natalie Brian'ın odasının kapısını tıklattı. Brian'dan ses gelmiyordu. Bir süre böyle devam etti. Natalie artık iyice endişelenmişti.Kapıyı açtı. Biran yatakta iki büklüm olmuş titriyordu. Açtı, gözleri fal taşı gibi kocaman olmuştu. Natalie Brian'a sarıldı.
"Bekle beni."
Hışımla evden çıktı Natalie. Curtis'in yanına gitti. Aynı yerindeydi adam. Natalie'yi görünce gözleri parladı.
"Geldin mi canım?"
"Geldim hayatım, seni bradan kurtarmaya geldim. Beni takip et. Evime gidiyoruz."
"Ama sen, evsiz değil miydin?"
"Eskiden..."
Curtis tek kelime etmeden Natalie'nin arkasından adım adım ilerledi. Büyülenmişti adeta, Natalie ise nasıl kolaylıkla ikna edebildiğini bile bilmiyordu. Eve geldiklerinde Brian'ın odasını gösterdi.
"Sen odama çık. Sağdaki kapı. Ben içkilerimizi hazırlayacağım."
Tatlı yapmacık bir tebessüm kondurdu dudaklarına. Curtis eki anlamında başını salladı ve odaya çıktı. Odaya girer girmez Brian adamın üzerine atladı. Oracıkta işini bitirdi. Öldürdüğü adamın cansız bedeninin başında durmuş nasıl bir canavara dönüştüğünü düşünürken Natalie odanın kapısında belirdi.
"Bana yaptığın iyiliğin karşılığı ve bir özür olarak kabul edersen eğer..."
Brian sadece gülümsedi. Sonra aklına birşey geldi.
"Hey, bu gece sanırım yapmamız gereken hoş birşey var."
"Nedir o?"
Sadece beni izle. Özlediğin birşey eminim ki..."
Biran Natalie'ye kapıyı gösterdi. Birlikte arabaya bindiler. Bir sokağa girdiklerinde Brian Natalie'ye gözlerini kapamasını söyledi. Natalie anlam veremese de heyecanlanmıştı, tuhaf şeyler hissediyordu. Dediğini yaptı genç adamın. Brian Natalie'nin koluna girdi. İki üç blok yürüdüler. Sonra bir sokağa girdiler. Natalie yükselen müzikten birşeyler sezmeye başlamıştı.
Sonunda Brian Natalie'den gözlerini açmasını istedi. Natalie açar açmaz kapıya doğru koştu. İçeri girdi, eski, tanıdık, sıcak yere bir an önce girmekti zaten amacı. Sonra mini bar kısmında o tanıdık simayla karşılaştı.
"Davey!!"
"Ah... Küçük Natalie'm... Ne çok özlemişim!"
Davey sanki hiç değişmemiş gibiydi. Br süre sarıldılar birbirlerine. Davey sonra Brian'ı fark etti.
"Gel buraya koca bebek. Nerelerdeydin sen?"
"Uzun hikaye Dave!"
Her neyse... Oturun, her zamankinden iki tane hazırlayayım size..."
Natalie Brian'a binlerce kez teşekkür etmeliyim diye düşünüyordu. Burası en güzel anılarının geçtiği yerdi. Burası evinden de öteydi... Alkolün etkisiyle sohbet koyulaştı. Natalie konuştukça bir kendine bir Brian'a şaşırıyordu. İkisinin de yalan söyleme ve ikna kabiliyeti üst düzeydeydi. İkisi de bu durumun üstedı gibi olmuşlardı.
Quemch'de, Natalie'nin evi saydığı o sıcak ortamda, köşede üç çift gözün onları izlediğinin farkına varmadan bütün gece sohbet ettiler neşeyle...