Tekil Mesaj gösterimi
  #28 (permalink)  
Alt 19.02.10, 13:26
Crimson Lady - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Crimson Lady
My Perfect Circle
 
Kaydolma: 28.08.09
Kadın - 34
Mesajlar: 4.346
Teşekkürler: 379
Üyeye 847 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Karanlığa Aşk

ImChief demiş ki:
- şimdi artık kim ne kim kime ne yapmış ne olmuş bir başlasak hikayeye Lost zaten adamı çıldırtıyor

Bu arada sen True Blood izledinmi?
Malesef ben Vampir Dizileri vs izlemiyorum, daha doğrusu izleyemiyorum. O kadar Mage, World of Darkness kitapları okuduktan sonra da bi zahmet izleyemiyeyim

Bölüm 6: Frenzy

UyarıGörmek için lütfen buradan üye olunuz.


Natalie, bir genç adama, bir Brian'a bakıyordu. Bu adamın evde ne işi vardı, en ufak bir fikri yoktu, arkadaşı mı, ortağı mı? Her kimse, oldukça yakışıklıydı. Simsiyah saçlarını özenle ensede toplamış, bir tutamı beyaz, porselen cildine dökülmüştü. Ela gözlerini çevreleyen bir çift pencere vardı, bu da bakışlarına ayrı bir gizem katıyordu. Dudakları dolgundu ve hoş bir kıvrımı vardı. Açıkçası Brian, bu adamın yanında oldukça sönük kalmıştı...

Adama şöyle bir bakan Brian, eliyle Natalie'yi işaret etti.

" Çekinme, içeri geç. Sana bahsettiğim arkadaşım Natalie de bu."

Adam usulca yaklaştı Natalie'ye, elini uzattı.

"Memnun oldum, ben Travis..."

"M...memnun oldum..."

Natalie güç bela konuşabildi. Adama odaklanmıştı resmen. Kapıdan girdiğinden beri kalp atışını, nefes alış verişlerini hissediyordu. Kanının nasıl pompalandığını fark etmişti. Gözleri yine kocaman oldu, bu değişim istemdışı gerçekleşiyordu. Brian bir an için Natalie'ye baktı. Değişimi fark edince zarifçe koluna girdi.

"Sen rahatına bak Travis. Biz içkileri hazırlayıp geliyoruz."

Travis'e bir göz kırptı. Natalie'yi hafifçe mutfağa doğru sürükledi.

"Ne yapıyorsun Brian? Bu adam kim?"

"Herşeyden önce sakin ol. Sendeki değişimi farketmemiş olamazsın. Bu yüzünden o kadar kolay anlaşılıyor ki... Travis'i korkutup kaçıracaksın... Halbuki ben güzel bir akşam yemeği yeriz birlikte diye düşünmüştüm. Gerçi, eskisine oranla tuhaf olacak ama..."

"Söylediklerinden hiçbir şey anlamıyorum!"

"Anlamak istemiyorsun." Brian, elini Natalie'nin kalbine koydu. "Hiç mi fark etmedin?"

"Neyi? Sen neden bahsediyorsun?"

"Natalie, kalbin artık çarpmıyor! Beni deli etme! Bu kadar saf değilsin sen..."

Natalie bunu elbette fark etmişti. Fakat durumu kabullenmek de o kadar kolay değildi. Kalbi atmıyordu, bedeni soğuktu... Ama bunun fazla dağıtılmış bir günden kalan bir bilim kurgu kokulu kabus olmasını o kadar çok istiyordu ki...

"Bu adam kim?"

"Tanıştınız ya Travis... Senin onunla ilgilenebileceğini söyledim. O da hemen atladı tabi..."

"Sen... Ne yaptım dedin?"

"Merak etme, sorun yok. Hem, ona 'Hey! Gel bu akşam bize de senin damarlanırını kurutalım." deseydim geleceğini mi düşünüyordun yoksa..."

"Nasıl yani, sen bana akşam yemeğinden kastım buydu mu diyorsun yani?"

"İstersen kül de yiyebilirsin, ama inan bana tadı berbat!"

Brian bunları gülerek söylemişti, ama Natalie ona öyle büyük bir öfkeyle bakıyordu ki, ciddileşmesi gerektiğini anladı.

"Bak, ister kabul et, ister etme ama artık sen bir kan emicisin. Bir Kindred... Şu an farkında değilsin ama bir frenzy yaşıyorsun. Doğal olarak Travis içeri girdiğinde onu yemeyi o kadar çok istedin... Yalan mı? Kanını son damlasına kadar içmek istedin. Buna frenzy denir. Natalie, eğer bu akşam Travis'in işini bitirmezsen, yakında evde tutamam seni. Çünkü sen kaçarsın ve bir sürü masum insanı öldürürsün hayvanca. Evet, içimizde bir hayvan var. Ama diyetimize uyarsak, bu hayvanı uyandırmadan da yaşayabiliriz. Şimdi onu odana çağır, bir şekilde kandırmanın yoluna bak. Merak etme, o iyi biri değil. Bundan emin olmasam, onu sana yemek olarak sunmazdım. Ben kötü birisi değilim Natalie, böyle olmayı ben seçmedim ayrıca. Ama senin de içindeki acıyı yok etmenin tek yolu buydu."

"Brian, kafam karmakarışık oldu."

"Şimdi fazla oyalanma... Sana söz veriyorum, yarın bunları uzun uzun konuşacağız... Ve unutma, hiçbir zaman ilk seferki kadar tadına varamayacaksın az sonra yapacağın şeyin. Git, ve dediğimi yap. Bana güven."

Natalie başıyla onayladı, salona yöneldi. Travis büyülenmiş gibi bakıyordu Natalie'ye. Baştan aşağı süzdü genç kızı.

"Brian'ın dediği kadar varmışsın. Otursana yanıma. Sohbet ederiz diye düşünüyorum."

Natalie, arkasına bir bakış attı, Brian desteklercesine göz kırptı.

"Bence odama geçelim. Brian güzel ortamları bozma konusunda bir numaradır. Orda daha rahat oluruz, inan bana."

Travis de tam bunu bekliyordu zaten. Yüzüne kocaman, çarpık bir gülücük yerleştirdi, tamam anlamında başını salladı. Çevik bir biçimde ayağa kalktı. Natalie odasına doğru yürüyor, aynı zamanda Travis'e dönüp gülümsüyordu. Aklından ise bir sürü şey geçiyordu aynı zamanda. En önemlisi de korkuyordu.

Odaya girdiklerinde Travis önce Natalie'nin pürüzsüz yüzüne dokundu, küçük bir öpücük kondurdu dudaklarına. Tam kapıyı kapatıyordu ki Natalie boynuna hamle yaptı. Ufak hareketlerle ısırmaya başladı. Travis önce irkildi. Sonra bu acı hoşuna gitmeye başladı. Natalie ilk damlayı içine çektiğinde iş işten geçmişti bile, deliriyordu. Olanca gücüyle boynuna kenetledi dişlerini. Travis şimdi acının büyüklüğünü kavrıyordu. Bir kaç çırpınış denemesi başarısız oldu. Natalie adeta sömürüyordu bütün kanını. Bir müddet sonra kendinden geçti Travis. Natalie son damlasına kadar içine çekti bütün kanı, genç adamın cansız bedenini yere bıraktı.

Artık ne olduğunu, nasıl bir şey olduğunu daha kolay kavrıyordu. Ağzındaki kanı sildi. Tadı o kadar başkaydı ki, bunu tarif etmesi imkansızdı. Aşağıya, Brian'ın yanına gitti. Brian kanepede oturuyordu. Yanına oturdu.

"Şimdi anlatmaya başlamaya ne dersin?"


Bu arada dün yazacaktım bölümü fakat derslerim çok yoğundu. Kusura bakmayın
Alıntı ile Cevapla
Teşekkür Edenler: