Konu: Cehennem
Tekil Mesaj gösterimi
  #1 (permalink)  
Alt 16.02.10, 19:24
_Devilmarcry_ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
_Devilmarcry_
Profesör Baykuş
 
Kaydolma: 02.07.09
Erkek
Mesajlar: 2.962
Teşekkürler: 264
Üyeye 1.002 kez teşekkür edildi
Post Cehennem

CEHENNEM EHLİ
VE
GÖRECEKLERİ AZAP


Önceki sayfalarda okumuştun. Kimi cehennem ehli olanların üzerine mahşer yerinde cehennem ateşi onlar üze*rine yuvarlanıp gelir ve onları yakalayıp cehenneme sürükler. Bu sürüklenenlerden kimisi zincirlere vurularak, bukağılarla zebaniler kendilerini cehenneme sürükleyip götürürler. Nite*kim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“O küfredenler, bölük halinde cehenneme sürülür.” (Zü*mer, 39/71)
Bir başka ayette de yüce Allah şöyle buyuruyor: “Bo*yunlarına demir halkalar ve zincirler olduğu halde, sıcak su*ya sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.” (Ğa*fir/Mümin, 40/71–72)
İşte bu sayılanlar cehenneme kimisi guruplar halinde ve kimisi de ikişerli olarak sevk olunacaklardır. Allah Teala bu*yuruyor ki: “O gün günahkârların zincire vurulmuş oldu*ğunu görürsün. Onların gömlekleri katrandandır, yüzle*rini de ateş bürümektedir.” (İbrahim, 14/49–50)
Kimileri de teker teker alınıp cehennem ateşine atıla*caklardır. Bunlar hakkında ise Allah Teala şöyle buyuruyor: “Suçlular, simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayak*larından yakalanırlar.” (Rahman, 55/41)
İşte sert ve katı tavırlı acımasız melekler onları böylece perçemlerinden, ayaklarından yakalayıp, onları dürerler, sonra da cehennem ateşinin içine atarlar. Allah Teala buyu*ruyor:
“Onu yakalayın da, ellerini boynuna bağlayın; sonra alevli ateşe atın onu.” (Hakka, 69/30-31)
Rivayete göre, cehennemliklerin boynuna takılan o ateşten halkalardan sadece bir tanesi dünyaya düşse, dün*yayı ve içindekileri birlikte yakıverir.
Şunu da aklından asla çıkarmamalısın ve bilmelisin ki, cehennem ateşinde görevli olan meleklerin kalplerinde Allah, zerre ağırlığınca acıma hissi yaratmamıştır. Bu bakımdan onlar oldukça acımasızdırlar. Allah onları yarattığı günden bu yana yüzleri ve suratları hep asıktır, asla gülme nedir bilmez*ler. Kaldı ki Allah bu melekleri şöyle tanıtıyor ve buyuruyor ki:
“O cehennemin başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildik*lerini yapan melekler vardır.” (Tahrim, 66/6)
Ellerinde demirden sopalar ve kamçılar vardır. Bununla cehennem ateşine atılanları döverler. Yani cehennemlikler ateşe atıldıktan sonra oradan çıkma girişiminde bulunacak*lardır. Çünkü ateş alevleri öylesine yükselecek ki, neredeyse oradan çıkacak konuma gelirler ve bu durumda her çıkma girişimlerinde melekler ellerindeki kamçılarla onları döverek tekrar ateşe sokarlar. Bu durum yıllarca böylece devam eder, ta ki onlar cehennemin dibine düşene dek sürer ve bu azap da böyle devam eder. Nitekim yüce Allah buyuruyor ki:
“Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir! Bununla, karınlarının içindeki organlar ve derileri eritile*cektir! Bir de onlar için demirden kamçılar vardır!” (Hac, 22/19-21)
Yüce Allah buyuruyor: “Yoldan çıkanlar ise, onların va*racakları yer ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde geri çevrilirler ve kendilerine: Yalandır deyip durduğunuz cehennem azabını tadın! denir.” (Secde, 32/20)
“Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve: ‘tadın azabı!’ denilir.” (Hac, 22/22)
İşte onların cehennemdeki durumu budur. Onların yiye*cekleri, içecekleri ve giysileri ise hepsi azaptır. İşte onların da açıklamaları şöyledir. Önce giysileri nelerden ibaret olacak, onu bir görelim. Aslında cehennemliklerin cehennemde gi*yecekleri elbiseler, cehennem ateşinde kızdırılmış bakır lev*halardan oluşacaktır. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmakta*dır:
“Şu iki gurup, Rableri hakkında çekişen iki hasımdır: İmdi, inkâr edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir. Bu*nunla, karınlarının içindeki organlar ve derileri eritilecek*tir. Bir de onlar için demir kamçılar vardır.” (Hac, 22/19-21)
“Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş bürümektedir.” (İbrahim, 14/50)
Cehennem ehlinin yiyeceklerine gelince, onların cehen*nemdeki yiyecekleri zakkumdur, deve dikenidir. Nitekim Al*lah Teala şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz zakkum ağacı günahkârların yemeğidir. O, karınlarda maden eriyiği gibi, suyun kaynaması gibi kay*nar.” (Duhan, 44/43–46)
Yüce Allah zakkum ağacını açıklıyor, nasıl bir şey oldu*ğunu, nereden geldiğini ve meyvesinin nasıl olduğunu bildi*riyor.
“Şimdi, ziyafet olarak, cennet ehli için anılan bu ni*met*ler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu (zakkumu) zalimler için bir fitne (imtihan) kıldık. Zira o, cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır. Tomur*cukları sanki şeytanların başları gibidir. Cehennemdeki*ler ondan yerler.” (Saffat, 37/62–66)
“Sonra siz ey sapıklar, yalancılar! Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz. Karınlarını ondan doldu*racaksınız.” (Vakıa, 56/51–53)
Tirmizi İbn Abbas’tan (ra) rivayet ediyor. Demiş ki, Allah Resulü (as) şöyle buyurdu: “Eğer, zakkumdan sadece bir tek damla dünyaya düşseydi, dünya ehlinin tüm yiye*ceklerini, hayatını bozar zehir ederdi. Bir de gıdası, yiye*ceği sadece zak*kumdan ibaret olanların halini düşünün, acaba nasıl olabilecek ki!”[1][1]
Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur, o ise ne besler ne de açlığı giderir.” (Ğaşiye, 88/6-7)
Ayette geçen “Dari’” kelimesi deve dikeni demektir.
Cehennem ehlinin içecekleri ise, kaynar su ve irindir. Nitekim Allah Teala şöyle buyurur: “Onlar cehennem ile kaynar su arasında dolaşır dururlar.” (Rahman, 55/44)
İrin olayına gelince bu, cehennem ateşinde yananların bedenlerinden akan kan ile karışık maddedir ki, irin demek*tir. Cehennemliklerin vücudundan akıp giden bu pis ve mur*dar olan şeyler bir yerde birikir ve cehennemlikler de gelip buradan içerler. Çünkü onlar açlıkla azap olundukları gibi bununla da azap görürler. Açlıkları öyle bir noktaya gelecek ki, yiyecek diye imdat isteyeceklerdir. Onların imdat çığlıkla*rına zakkum ve deve dikeniyle karşılık verilecektir. O kadar acıkmışlardır ki, yiyecek bir başka şey olmadığından bu şey*leri yemek zorunda bırakılacaklardır. Bunları yerlerken lok*malar boğazlarında düğümlenecek ve kolay bir şekilde bo*ğazlarından geçmeyecektir. Allah Teala buyuruyor ki:
“Hiç şüphesiz bizim nezdimizde onlar için hazırlan*mış boyunduruklar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez bir yiyecek ve elem verecek bir azap vardır.” (Müzzemmil, 73/12–13)
Bu şeyleri yiyince bu defa susuzluk hissedecekler ve su isteyeceklerdir. Boğazlarından geçmeyen lokmanın geçebil*mesi için dünyada iken nasıl bunun üzerine su içiyorlar idiyse, orada bunu deneyeceklerdir. Onların bu iteğine kay*nar su verilerek veya irin getirilerek karşılık verilecektir. İçmek için sunulan şeyi, aşırı susuzluktan ötürü ağızlarına götür*düklerinde güya bununla susuzluklarını giderecekler veya düğümlenen boğazlarının açılmasını sağlayacaklar ama ne çare. Çünkü ağza yaklaştırılan ve yüze yakın gelen bu kaynar su veya irin aşırı kaynar oluşundan ötürü o kişinin yüzünün derisinden parçaların kopup o suyun içerisine düştüğünü göreceklerdir. Kaldı ki Allah Teala buyuruyor ki:
“Biz zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. Susuzluktan im*dat diyecek olsalar imdatlarına, erimiş maden gibi yüzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. Ne fena bir içecek ve ne kötü bir kalma yeri.” (Kehf, 18/29)
Yüce Allah buyuruyor: “Ardından da o inatçı zorbaya ce*hennem vardır, kendisine irinli su içirilecektir. Onu yudumlamaya çalışacak, fakat boğazından geçiremeye*cek ve ona her yandan ölüm gelecek, oysa o ölecek de*ğildir ki azaptan kurtulsun. Bundan ötede şiddetli bir azap da vardır.” (İbrahim, 14/16–17)
Cehennemlik olan kişi cehennemde kaynar sudan veya irinden içince, boğazından aşağıya inmeye başladığı zaman tüm iç organlarını, bağırsaklarını paramparça kılacaktır, ya*kıp kavuracaktır. Nitekim Allah Teala buyuruyor:
“Hiç bu ateşte baki kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?” (Muhammed, 47/15)
İşte onların içeceği budur. Üzerlerine dökülünce onları paramparça hale getirecek bir su. Allah Teala buyuruyor:
“Onların başlarının üstünden kaynar su dökülecektir. Bu*nunla, karınlarının içindeki organlar ve derileri eritile*cek*tir. Bir de onlar için demir kamçılar vardır.” (Hac, 22/19–21)
Tirmizi Ebu Hureyre’den rivayet ediyor. Ebu Hureyre de*miş ki, Allah Resulü (as) şöyle buyurdu:
“Şüphesiz başlarının üzerinden kaynar su dökülecektir. Böylece kaynar su ta iç organlarına işleyerek karın-mide boş*luğuna ulaşacak, ne gibi iç organları varsa tamamını silip gö*türerek ta ayaklarından dışarı çıkacaktır. İşte Sahr yani erit*me denen olay budur. Sonra organlar yine eski haline döndürülecektir.”[2][2]
Şunu da bilmelisin ki; kâfirler cehenneme girdiklerinde, gördükleri azaba dayanabilmeleri için bedenleri öylesine iri*leştirilip büyütülecektir ki, iki omuzu arasındaki mesafe üç günlük bir yol mesafesi kadar olacaktır. Azı dişi ise adeta dağ büyüklüğünde olacak, derisi ise kalınlığı da yetmiş zira kalın*lığında olacaktır. Nitekim yine Tirmizi ve Müslim rivayet edi*yorlar. Rivayete göre Ebu Hureyre demiş ki Allah Resulü (as) şöyle buyurmuştur:
“Kâfirin azı dişi Uhut dağı gibidir. Derisinin kalınlığı ise üç günlü yol mesafesindedir. Ne zaman ki derileri iyice eriyip yok olur, Allah onun yerine başka bir deri getirir.”[3][3]
Allah Teala da şöyle buyuruyor: Şüphesiz ayetlerimizi in*kâr edenleri gün gelecek bir ateşe sokacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, derilerini başka derilerle de*ğiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah, daima üstün ve hâkimdir.” (Nisa, 4/56)
Cehennem ateş kafileri çepeçevre; önlerinden, arkala*rından, sağlarından, sollarından, üstlerinden ve altlarından tü*müyle kuşatacaktır. Allah Teala şöyle buyuruyor: “Ateş üzerlerine kapatılmıştır.” (Hümeze, 104/8)
“Biz zalimlere öyle bir cehennem hazırladık ki, onun duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır.” (Kehf, 18/29)
Tirmizi Ebu Said Hudri’den rivayet ediyor, Ebu Said Hudri diyor ki Resulüllah (as) şöyle buyurdu:
“Cehennem ateşinin çiti dört duvar kalınlığındadır. Her duvarın kalınlığı da kırk yıllık yoldur.”[4][4]
Yüce Allah da şöyle buyurmaktadır: “O günde azap, onları hem üstlerinden ve hem ayaklarının altından sara*cak ve Allah onlara: ‘yaptıklarınızın cezasını tadın’ diye*cektir.” (Ankebut, 29/55)
Yüce Allah yine buyuruyor: “Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da öyle tabakalar var. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım! Yalnızca ben*den korkun.” (Zümer, 39/16)
Nitekim rivayet olunduğuna göre cehennemde öyle yı*lanlar ve akrepler var ki her biri develer ve katırlar büyüklü*ğündedir. Bunlar orada kâfiri soktuklarında, acısı tam kırk yıl hissedilir. Bir de bu cezanın yanında cehennem ehlinin öyle bir haykırışları, bağrışları, çığlıkları ve hatta ulumaya benzer sesleri var ki dayanılmaz durumdadır. Hepsi de birbirleriyle mücadele dip dururular. her biri diğer arkadaşını suçlar, onun yüzünden başlarına bunun geldiğini söyler. Hatta biri diğerine, beni bu hallere düşüren sensin, derken kimileri de birbirlerine bedduada bulunurlar. Kaldı ki Allah Teala da şöyle buyuruyor:
“Onlar orada: Rabbimiz! Bizi çıkar, önce yaptığımızın yerine iyi işler yapalım! Diye feryat ederler.” (Fatır, 35/37)
“Orada onlara inim inim inlemek düşer. Yine onlar orada hiçbir iyi haber duymazlar.” (Enbiya, 21/100)
Bir de cehennemde bunların birbirlerini kötülemeleri vardır. Rabbimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır:
“İnkârcıların liderlerine: İşte bu sizinle beraber ce*henneme girecek topluluktur, denildiğinde, liderler: On*lar rahat yüzü görmesin, derler. Onlar mutlaka ateşe gireceklerdir. Liderlere uyanlar ise: Hayır, asıl siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz! Ne kötü bir yer*dir! derler. Yine onlar: Rabbimiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşteki azabını iki kat artır! derler.” (Sad, 38/59–61)
“İşte bu cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir gerçektir.” (Sad, 38/64)
Bunun sebebi, insanların birçoğunun efendilerine, beyle*rine ve liderlerine uymaları, büyüklerinin peşinden gitmele*rindendir. Oysaki bunların çoğu hem sapıktırlar ve hem baş*kalarını da saptırmaktadırlar. Bu bakımdan lider ve büyük konumunda bulunanlara genel olarak onlara tabi olanlar tarafından hep kınama gelecektir. Yüce Allah şöyle buyur*maktadır:
“Yüzleri ateşte evirilip çevrildiği gün: Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, peygamber’e de itaat et*seydik! derler. Ey Rabbimiz! Biz reislerimize ve büyükle*rimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar, derler. Rabbimiz! Onları iki kat azap ve ve onları büyük bir la*netle rahmetinden kov.” (Ahzab, 33/66–68)



Başka bir yerde de Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Kâfirler ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara: Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz? derler. O büyüklük taslayanlar ise: Doğrusu hepimiz bunun için*deyiz. Şüphesiz Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi, derler.” (Ğafir-Mümin, 40/47–48)
Cehennemliklerin sürekli azap görmeleri ve bir an olsun bu azaba ara verilmemesi sebebiyle, cehennemdeki görevli meleklere seslenecekler ve onlardan kendi ölümlerini isteye*cekler ama ölüm nerede, bu hiç mümkün mü? Bankı yüce Allah ne buyuruyor:
“İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Öldürül*mezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara biraz olsun hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız.” (Ahzab, 33/36)
Cehennemdeki görevli melekler yani hazinler, onların ölüm isteğine ancak bin yıl sonra cevap verirler. Onlara ce*hennemdeki sorumlu melek Malik şu cevabı verir: “Siz bu*rada kalıcısınız.” Nitekim Allah şöyle buyurmaktadır:
“Ey Malik! Rabbin bizim işimizi bitirsin! diye sesle*nirler. Malik de: Siz böyle kalacaksınız, der. Andolsun biz size hakkı getirdik, fakat çoğunuz haktan hoşlanmıyor*sunuz.” (Zuhruf, 43/77–78)
Artık cehennemde ölmenin söz konusu olmadığını öğ*renip ölmekten umutlarını kestikten sonra, kesin olarak ölüm denen olayın bundan böyle olmayacağına kani olurlar. Bu defa, hiç olmazsa bir gün de olsa azabımızı hafifletin, diye seslenecekler ama azapları da hafifletilmeyecektir. Allah Teala buyuruyor ki:
“Ateşte bulunanlar cehennem bekçilerine; Rabbinize dua edin, bir gün olsun azabı hafifletsin! diyecekler. Bek*çiler de: Size peygamberleriniz açık çık deliller getirme*diler mi? derler. Onlar da: Getirdiler, cevabını verirler. Bekçiler ise: O halde kendiniz yalvarın, derler. Hâlbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır.” (Ğafir-Mümin, 40/49–50)
Sonra cehennem ehli, umutları kesilince dönüp birbirle*rine sabır tavsiyesinde bulunurlar ve “Sabredin, çünkü dün*yada bir şeye sabredilince, sonunda bir ferahlık kapısı açılı*yordu, burada da belki öyle olur” derler. Oysa onlara orada sabretmeleri ile sonunda onlara bir ferahlık yoktur ve sabır*ları bir yarar da sağlamayacaktır ve nitekim şöyle diyecekler:
“Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur.” (İbrahim, 14/21)
Daha sonra cehennemlikler birbirlerine şöyle derler: Doğrusu şu cehennem bekçileri var ya, aslında onların elle*rinden bir şey gelemez. Dolayısıyla bize de acımazlar. Gelin biz Rabbimize dua edelim de belki Rabbimiz bize merhamet eder. Sonra hep birlikte şöyle yakarırlar:
“Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi alt etti; biz bir sapıklar topluluğu idik. Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha ettiklerimize dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız. Buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık!” (Müminun, 23/106–108)
Artık bundan böyle umutsuzdurlar. Zaman uzadıkça azapları da artar, ateşin ısısı giderek şiddetlenir. Çünkü ateş onlar ve onların taptıkları put ve sistemlerle veya kibrit taşla*rıyla tutuşturulur. Allah Teala buyurmaktadır ki:
“Siz ve Allah’ın dışında taptığınız şeyler cehennem yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz.” (Enbiya, 21/98)
“İnkâr edip de insanları Allah yolundan alıkoyanlar var ya, işte onlara, yapmakta oldukları bozgunculuklar sebebiyle, azaplarını kat kat artıracağız.” (Nahl, 16/88)
İşte görüldüğü gibi onlar cehennemde ebedi olarak ka*lacaklardır. Onların azapları bir an olsun hafifletilmeyeceği gibi, ara da verilmeyecektir. Kaldı ki, Allah Teala şöyle bu*yurmaktadır:
“Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı ka*lacaklar, azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir.” (Zuhruf, 43/74–75)
Onlar için cehennem tarif edilemeyecek derecede bir nefes alış verişleri var ki adeta anırmaya benzeyen bir hırıltı ile nefes alıp verirler. Dilleri ise on km’den daha fazla uzayıp sarkmıştır, insanlar üzerine basa basa geçip giderler. Yüce Mevla şöyle buyurmaktadır:
“Bedbaht olanlar ateştedirler, orada onların öyle feci nefes alıp vermeleri vardır ki. Rabbinin dilediği hariç, onlar gökler ve yer durdukça o ateşte ebedi kalacaklar*dır.” (Hud, 11/106–107)
Tirmizi rivayet etmiştir. İbn Ömer’den yapılan bu rivayete göre, demiş ki Allah Resulü (as) şöyle buyurmuştur: “Şüphe*siz cehennem ateşi içerisinde kâfir, dilini bir ve iki fersah kadar yerden sürüyüp çekecek ve insanlar da üzerine basıp geçerler.”[5][5]
Buhari, Müslim ve Tirmizi Numan b. Beşir’den rivayet ediyorlar, demiş ki, Allah Resulü (as) şöyle buyurdu: “Ce*hen*nem ehli içerisinde azabı en hafif olan kimsenin ateşten bir çift takunya ve bu takunyalara bağlı bir çift kemeri bulu*nan kişidir. İşte ateşten olan bu ayakkabı ve kemerinin etki*siyle adeta ateş üzerinde tencerenin fokur fokur kaynaması gibi, beyni öylesine kaynar. Bu kimse, kendisi dışında başka bir kimsenin onun kadar azap çektiğini kabul etmez. Oysaki kendisi cehennemlikler arasında azabı en hafif olan kimse*dir.”[6][6]
Ey kardeşim! Şunu iyice bilmelisin ki bu azap, yüce Al*lah’ın kâfirler ile münafıklar için hazırladığı bir azaptır. Ancak bu ümmetin isyankâr olanlarına gelince, bunlardan her bir dünyada işledikleri suçları oranında azap göreceklerdir. Bunlardan kimisi daha sırat üzerinden geçerken azap göre*cekler –ki bunlar asi olanlar arasında sayıları en çok olan kimselerdir-. Bir de büyük günah işleyenler ile farz ibadetleri terk edenler vardır. Bunlar bu halde ölüp giden kimselerdir. Dünyada iken yaptıklarına pişmanlık duyup da tevbe de et*memişlerdir. İşte bu kimseler de cehennem ateşi içerisinde oldukça uzun bir müddet azap çekecekler, bu, onların bin*lerce senesine mal olacaktır. Ancak bu gibileri, her ne kadar uzun bir süre ateşte kalacaklar ise de, ebedi olarak kalacak değillerdir. Aksine bunlar cehennem ateşinden kurtulup çı*kacaklar. Bu çıkışları ya bizim Peygamberimiz Muhammed’in (as) şefaati ile olacaktır veya Allah’ın rahmeti sayesinde ola*caktır –ki Allah böyle bir söz verdiğinden onu yerine getire*cektir-. Çünkü yüce Alla, “Kim La ilahe İllallah” demişse, onu kurtaracağına dair vadi vardı.
Daha önce şefaat konusunu işlerken geçmişti. Müslü*manlar cehennem ateşinden çıkıp kurtulduklarında, onları gören kâfirler de onlara imrenerek, “keşke biz de daha önce Müslüman olsaydık da, bize onların çıktığı gibi çıkmış olur*duk” temennisinde bulunacaklardır. Kaldı ki Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “İnkâr edenler zaman zaman, keşke biz de Müslüman olsaydık, diye arzu ederler.” (Hicr, 15/2)
Bundan böyle asiler cehennemde azaplarını çektikten ve cennete girdikten sonra, ölüm güzel bir koç şeklinde getirtilir ve cennet ile cehennem arasında kesilir. Bundan sonra da, ey cennet ehli! Artık ölüm yoktur, ey cehennem ehli artık örküm yoktur, diye seslenilir.
Buhari, Müslim ve Tirmizi İbn Ömer’den (ra) rivayet edi*yorlar. İbn Ömer diyor ki, Allah Resulü (as) şöyle buyurdu:
“Cennet ehli cennete ve cehennem ehli de cehenneme konulduktan sonra ölüm getirtilir, nihayet cennet ile cehen*nem arasına konulup kesilir ve sonra da bir ünleyici şöyle seslenir: Ey cennet ehli! Artık ölüm yoktur, ebedilik başladı, ey cehennem ehli! Artık ölüm kalmadı, ebedilik var! Bu ses*leniş cennet ehlinin sevincine fazlasıyla sevinç katar, cehen*nem ehlinin üzüntüsüne de fazlasıyla üzüntü katar.”[7][7]
İşte kâfirlerle münafıklar bir de cehennemden çıkmamak kaydıyla sonu gelmemek surette hep cehennemde ebedi olarak kalacaklardır. Kaldı ki yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” (Yunus, 10/27)
İşte bu, onların girecekleri cehennem ve işte onların gö*recekleri en ağır azap budur. İşte en acıklı azabı sen de bü*tün bunları öğrenmiş oldun. Ey kardeşim! Artık gel de canını kurtar. Salih ameller işleyerek canının cehennem ateşine atılmaktan koru. Allah’ın haram kıldığı şeylerden uzak dur, masiyet olan işlerden uzak dur. Böyle yap ki kıyamet gü*nünde cehennem ateşine atılmaktan kurtulanlardan olasın. Bak şair ne diyor:
İnsan cehennem ateşine dayanır mı hiç?
Özü çamur olan bir damla suyu düşünmez mi hiç?
Allah’ım! Senin gazabından senin hoşnutluğuna sığınırız, senin cezalandırmandan, senin affına sığınırız. Senden sana sığınırız, Senin kendi zatını övdüğün ve sena ettiğin gibi, biz seni sena edemeyiz.
Ey Rabbim! Ben, Firdevs cennetine girmeye değilim
layık.
Cehennem ateşinde dayanmaya da güç yetiremem ben.
Bana tevbe nasip eyle, bağışla günahlarımı
Doğrusu en büyük günahları bağışlayansın sen

Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Birbirlerine gösteri*lirler, fakat herkes kendi derdindedir. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtuluş için, oğullarını, karı*sını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde kim varsa hepsini fidye olarak versin de, tek kendini kurtarsın. Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, o cehennem alevlenen bir ateştir.” (Mearic, 70/11–15
Alıntı ile Cevapla
Teşekkür Edenler:
Sponsor