Tekil Mesaj gösterimi
  #14 (permalink)  
Alt 26.12.09, 22:36
Walter Bishop - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Walter Bishop
Profesör Baykuş
 
Kaydolma: 21.08.09
Erkek - 31
Mesajlar: 2.158
Teşekkürler: 447
Üyeye 347 kez teşekkür edildi
Standart Cevap: Bir Damla Kan... 1.Bölüm: Milford Kasabası

3.Bölüm: Lanetli Ev PART-2

Gözlerimi açtığımda hala evde olduğumu gördüm. Karşımda Alex korkulu ve endişeli gözlerle bana bakıyor. Diğer kanepede Sara sessizce uyuyordu. Derin bir uykuya girmiş gibiydi sanırsam çok yorulmuştu. Gözlerimi tam anlamıyla açabildiğim sırada kendimi kanepede oturur buldum. Kötü bir şey olmuş hissine kapılarak Alex’e sordum;

“Owww başım hala acıyor, yaratığa ne oldu Alex?”

“Yaratığı Sara’nın bedeninden çıkarmayı başardım ama”

“Ama ne?”

“Ama onu öldürmedim, serbest kaldı. Artık bu eve bağlı değil. Herhangi bir yerde herhangi birini öldürebilir.”

“Üzülme Ahbap! Herkesi avlayamazsın demi ama?” Dedim Alex’in yüzünü güldürmeye çalışarak. Neden böyle bir şey söyledim ki Alex beni sevmiyor zaten…

“O yaratıkla elbet bir gün karşılaşacağım ve bu sefer onu hiç şüphesiz öldüreceğim.”

“Sahiden o yaratık hangi türdendi”

“O sadece bir yaratık değildi. Basit bir vampir veya kurtadam değildi. Bir Pagan Tanrısıydı.”

“Tanrı mı?”

“Evet! İskandinav mitolojisinde Rynkar Zaman Tanrısı olarak ismi geçer.”

“Bu John’un nasıl zamanda yolculuk yaptığını açıklıyor o zaman. Ama neden bir tanrı böyle bir şey yapsın ki. Küçük çocukların beyinlerini yesin.”

“Rynkar insanlarla beslenen bir tanrıdır. Özellikle küçük çocukların beynini yer. Bu eskiden böyle değildi. İnsanlar eskiden bu tanrılara taparlardı. Gün geçtikçe insanlar bu tanrılara inanmamaya başladı ve bu yaratıklarda insanları yemeye başladılar. Aslında bunlar Tanrı değiller kendilerini Tanrı gibi gösteriyorlar insanlara.”

“İnanmıyorum, ben sadece vampirler, kurt adamların olduğunu sanırdım.”

“Evlat! Daha göreceğin o kadar çok şey var ki? Gitsek iyi olur diğerlerinin bunu öğrenmesi gerek.” Sanırım bütün av boyunca ne yaptıysak kulüptekilere de bunu anlatmak zorundaydık.

İnanamıyordum. Zaman Tanrısı Rynkar mı? Nasıl bir Dünya’da yaşıyormuşuz da haberimiz yokmuş. Şimdi başka hangi yaratıkların olduğunu da merak etmeye başladım. Acaba, şeytanlar ve meleklerde var mıdır? Ya da cinler ve periler? Hepsini görmek için sabırsızlanıyorum.

Alex’in bunu kafaya bu kadar takması da bana biraz garip geldi. O an düşünmek istemesem de Alex’in yaratığı bilerek serbest bıraktığını düşünüyorum. Benden sakladığı bir şey olduğu her halinden belli oluyor zaten.

Kapıdan içeriye girdiğimizde Melanie ve Francesca’yı telaşlı bir şekilde bulduk. Bana çok yapmacık gelen bir ses tonu ile Alex:

“Ne oldu?” diye sordu.

“Rob bir vampir yakalamış?” dedi Francesca.

“Kimmiş?” dedi Alex.

“Logan ailesinden olduğunu biliyoruz sadece. Şimdi onu görmeye gidiyoruz.” Dedi tekrar Francesca. Melanie silahını gümüş kurşunlarla doldurmakla meşguldü.

Belki o vampir 2 ay önce arabamın yan camından girmeye çalışan erkek vampirdi. Belki de babamı öldüren kızıl saçlı vampirdi. Belki de annemi kaçıran diğer vampirdi. Ne olursa olsun onu öldürmek istiyorum. İçimdeki bu intikam duygusuna birazcık da olsa su serpmek istiyorum.

“Sen benim arabamla gel Alex”

“Tamam, Melanie sana anlatmak istediklerim vardı zaten” dedi Alex bana göz kırparak hangarın kapısından çıktılar.

Bende Francesca ile beraber gidecektim. Onu fazla tanımıyordum ama bu iyi bir fırsattı tanımam için. Francesca’nın Porsche’si pembeydi onunla gidecekti vampirin yanına.

“Diğerleri gittiler mi Francesca?” diye sordum.

“Herkes orada değil. Tim’in işi var o orada olamayacak. Ama diğer herkes orada.”

“Kelvin”

“Hayır, o genelde gelmez bu durumlarda.”

“Çok heyecanlıyım.”

“Sakın orada yanlış bir şey yapma Jason.”

“Nasıl yanlış?”

“Melanie oraya o vampiri öldürmeye gidiyor. Onu orada yakacağız.”

“Neden?”

“ Sadece senin Logan ailesi ile sorunların yok Jason” dedi gülerekten.

“Ayrıca oraya vardığımızda vampirle sadece Melanie konuşacak. Bu bir kuraldır. Kesinlikle vampirle konuşmamalısın Jason.”

“Peki!”

Peki dedim ama orada neler olacağını bilemeyiz. Herhangi ters bir şey söylerse gerçekten kendimi tutamayabilirim.

Gelmiş olmalıyız ki Francesca beni dürttü;

“Haydi, inme vakti geldi.”

“Tamam, geliyorum”

Yanlışlıkla arabanın kapısını sert bir şekilde kapattım ve Francesca’nın tepkisi ile karşılaştım.

“Hey! Biraz yavaş ol kızıma zarar vermek istemezsin.”

Melanie ile Alex bizden önce gelmişlerdi. Melanie’nin arabası orada duruyordu. Kapı yavaşça açıldı ve Francesca ile ben aynı filmlerdeki gibi havalı bir şekilde içeriye girdik. İleride siyah saçlı, yarı çıplak ve simsiyah gözleri olan erkek vampir Francesca ile bana bakıyordu. Tim hariç herkes oradaydı.

Vampirin elleri sandalyenin arkasına bağlıydı. Başı önce doğru düşmüş yüzünden terler akıyordu. Sanırım birkaç yumruğu hissetmişti. Sinirli bir şekilde vampire bakarak Peter’in yanında beklemeye başladım.

“Şşşt! Sessiz olun bu küçük vampirin bize söyleyecekleri var?” dedi Melanie sandalyenin etrafında dolanıyordu.

“Hiçbir şey söyleyemeyeceğim sizi zavallı insancıklar”

“Owww! Çok tatlı!” dedi Melanie ve elindeki gümüşü vampirin çıplak göğsüne sürttü. Vampir yere eğik olan başını acıyla birlikte havaya kaldırdı ve bağırmaya başladı.

“Adın ne bakalım vahşi erkek?” dedi Melanie çok çekiciydi bu haliyle.

“Leonardo, Leonardo Logan”

“İnanmıyorum Logan ailesinden birinin burada olması bu insancıkları gururlandırdı.”

“Ne istiyorsunuz? Açıkça söyleyebilirsiniz sizi yemem?”

“Senden bir şey istediğimiz yok tatlım! Ölümünüzü izlemek için buradayız”

“Buna inanmamı bekliyor musunuz gerçekten. O aramızdayken benden bilgi almadan ölümümü izlemek istemeyeceğinizi düşündüm.”

O dediği kişinin ben olduğumu düşündüm bir an için.

“Evet, o kişi sensin Jason” dedi vampir düşüncelerimi okuyabiliyordu heralde.

“Sen nasıl?”

“Ben bir vampirim. Benim özelliğim insanların düşüncelerini okumak.”

Melanie araya girerek;

“Bu küçük köpek fazla havlamaya başladı” dedi.

“Susturmak ister misin kedicik” dedi Leonardo iyice ukalalaşarak.

Kendimi zor tutuyordum. Eğer orada bir şey yapmak yasak olmasaydı her an dalabilirdim.

“Seni fazla bekletmeyelim Leonardo. Jason’ın ailesini siz mi katlettiniz.”

“Canın cehenneme. Hiçbir şey söyleyemeyeceğim.”

İşte o anda gerçekten o yaratığı öldürmek istedim. Bir sinirle hareketlenmeye çalıştım ama Peter buna engel oldu.

Melanie elindeki gümüşü vampirin çıplak göğsüne iyice bastırdı. Leonardo sanki bir parçası kopuyormuşçasına bağırdı. Kalın sesi sığınağın bütün duvarlarında yankı yapıyordu.

“Siz mi yaptınız tatlı çocuk?”

“Evet! Akşam yemeğimiz oldular!”

İşte bu sefer kimse beni tutamazdı. Bu sefer üstüne atlayacak onu bir güzel pataklayacaktım ve öylede yaptım. Zincirlerini kırmış bir hayvan gibi üstüne atladım. Atlamam ile birlikte sandalye fazla dayanamadı ve bacakları kırıldı. Yumruklarımı yüzüne bir güzel geçiyordum. Bütün hırsımı ondan çıkarıyordum ama onun yüzünde bir gülümseme vardı. Gümüş zincirlerle bağlı olduğu sandalyenin kırılması ile elleri serbest kalmıştı. Beni üstünden fırlatarak etrafa bir hayvan gibi saldırmaya başladı.

“Peter! Şimdi” dedi Melanie.

Peter elindeki gümüş kurşunlu silahla Leonardo’nun kafasına bir el ateş etti. Melanie’de hemen gelip onu bir yaktı. Önceden benzinleyip sandalye’ye bağlamışlardı. Leonardo gözümün önünde cayır cayır yanıyordu. Ateşler boyumu geçecek gibiydi. O an hiçbir şeyden zevk almadığım kadar onun yanmasından zevk almıştım. Ama birazcıkta korkuyordum şimdi Melanie bana fırça çekecekti.

İşimizin artık burada bitmişti. Yine aynı filmlerdeki gibi 5’imizi büyük kapıdan çıktık ve herkes arabalarına atladı. Ben Melanie ile gidecektim. Çünkü evlerimiz karşı karşıyaydı. Herkesle vedalaştıktan sonra arabaya atladım.

Melanie bir süre hiç konuşmadan araba sürdü. Ben ise kendi kendime düşünüyordum arabada. Melanie birden söze girdi;

“Sana kızmayacağım Jason. Merak etme! Senin yerinde olsam bende aynısını yapardım” dedi.

Üstüme bir rahatlık gelmişti ki Melanie tekrar söze girdi;

“Ama yaptığın hepimizi tehlikeye attı. Bir dahakine daha dikkatli ol olur mu? Biliyorum o ucubeleri yok etmek istiyorsun ama unutma onlar senden daha güçlüler.”

“Oh! Rahatladım!” dediğim anda arabanın içinde gülüşler kopmaya başladı.

Kısa zaman sonra evlerimize geldik. Arabadan inerek Melanie’yi evinin önüne kadar bıraktım. Melanie’nin evinin ışıkları yanıyordu sanırım içeride birisi vardı. Melanie evden içeri girdi ve kapının arkasından;

“İyi Geceler! Jason.” Diyerek kapıyı kapattı. Kapıyı kapatır kapatmaz içeriden gülüş sesleri geliyordu. Sanırım evde olan Rafael’di. Seks Oyuncağımız evde bekliyordu prensesini.

Eve girdiğim anda direk üstümdeki paltoyu askılığa astım ve yatak odama çıktım. Yatak odamdan Melanie’nin yatak odası görünüyordu. Her sabah uyanışını görebiliyorum. Yine pencerenin önüne dikildim ve gelmesini bekledim ama bu sefer yalnız değildi. Rafael ile sarmaş dolaş odaya girdikleri an yıkıldığım andı. Onu yatağa atışını ve soyuşunu sanki yanım dalarmış gibi görebiliyordum. İçimdeki ateş ve öfke az öncekinden bile daha kuvvetliydi artık. İstediğim tek bir şey vardı. Melanie’yi istiyordum.
Alıntı ile Cevapla
Teşekkür Edenler: