Anoreksiya Öldürüyor
Yeme bozuklukları son yıllarda giderek artıyor ve toplumun büyük bir kısmını tehlikeli sonuçlarıyla tehdit ediyor. Yeme ile ilgili rahatsızlıkların yaşı da giderek düşüyor. Yeme bozukluklarında en fazla risk altında olan ise kadınlar.
Memorial Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Seçil Kenar’a göre, yeme bozukluklarının başında “anoreksiya” geliyor. Değişen ve teknoloji çağına girilen dünyada artık daha sık rastlanan bu hastalıkların erken teşhis edilerek tedavisinin yapılması gerektiğinin altını çizen Kenar, “Bu hastalıklar ciddi fiziksel hastalıklara hatta ölüme bile sebep olmaktadır” dedi.
Anoreksiya nedir?
Anoreksiya, bireyin kendi bedenini algılamasının bozulması ve sonuçta kendini kilolu algılaması olarak tanımlanıyor. Kişi bu nedenle, beslenmeyi reddeder ve aşırı kilo kabına uğrar. Kişi kilo vermeye kendi isteği ile başlar ve bunu sürdürür. Pek çok anoreksiya hastası yemeye karşı ilgisini ve iştahını kaybetmez. Kendilerini yememelerine rağmen iştahları açıktır ve sürekli olarak yemekle ilgilenirler. Yemek tarifleri okuma, ailelerine özenle yemek hazırlama gibi davranışlar gösterirler. Ancak hastanın yemek yemeyi ısrarla reddetmesi sonucu gelişen kilo kaybı yaşamını tehdit edecek düzeye ulaşabilir. Anoreksiya, ruhsal bozukluklar içinde ölümle sonuçlanabilecek nadir bozukluklardan biridir.
Semptomları nelerdir?
Anoreksiya iki tipte görülür. Kısıtlı tipte, kişi yeme düzenine kısıtlamalar getirir. Tıkanırcasına yeme/çıkartma tipinde ise kişi dönemler halinde tıkanırcasına yeme ve sonrasında çıkartma gibi davranışlar gösterir. Tıkanırcasına yeme ve çıkarma tipine uyan hastalarda; kişilik bozuklukları, dürtü kontrol problemleri, hırsızlık, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, sosyal içe çekilme ve intihar girişimi daha sık görülür.
Bir kişiye anoreksiya tanısı konulabilmesi şu belirtilerin oluşması gerekir:
1- Bulunduğu yaş grubu ve boy uzunluğu acısından normal kabul edilen en az kilo ya da bu ağırlığın üzerindeki bir kiloyu kendisi için uygun bulmayıp, kabul etmeme.
2- Yaş ve boy göz önüne alındığında beklenenden daha düşük bir kilosu olmasına rağmen kilo almak veya şişmanlamaktan aşırı derecede korkma.
3- Kişinin kilosu ya da vücut şeklini algılayışında bozukluk. Kişinin kendini değerlendirişinde kilo ya da vücut seklinin, olağandan çok daha fazla ve anlamsız ölçüde bir yer kaplaması veya o anki kilosunun düşük olmasının öneminin farkına varmama.
4- Bayanlarda birbirini izlemesi gereken en az 3 adet döneminin olmaması.
Anoreksiya hastaları nasıl davranışlar sergiler?
Hastaların çoğunun düşünce içeriği yemek ile ilişkilidir. Kimileri kalan, artan, yiyemedikleri yiyecekleri bırakamayıp, biriktirir, bazıları da hiç yapamayacağı yemek tariflerini edinmeye çalışabilir. Topluluk içinde yemek yeme konusunda isteksiz davranabilirler. Başlangıçta çevrelerinden ilgi ve beğeni görmek için, kendileri üzerinde kontrol sağladıklarını görmek amacıyla alınan besinleri kısıtlamaya başlarlar. Eski kilolarına ya da çevrelerinde görünüm olarak beğeni kazanan kişilerin kilosuna inmek için hedef belirler. Gün içinde farklı zamanlarda tekrar tekrar tartılır. Tıkınırcasına yeme-çıkartma tipine ait grubun alkol-madde kötüye kullanımı, daha çok duygusal durumda dalgalanmalar ve cinsel aktivitelere sahip olup, dürtülerini kontrollerinin daha zor olduğu gözlenmiştir.
Kişiler kilo kayıplarını arttırmak için fiziksel egzersizler yapar ya da yorucu fiziksel uğraşılar içine girerler. Öyle ki kişi daha çok enerji harcayıp, kilo verebilmek için oturmayıp, ayakta durmayı yeğleyebilir ya da durduğu yerde el ve ayaklarını hareket ettirebilir.
Kişinin toplumsal ilişkileri azalabilir. Sadece is, fiziksel egzersiz ve kilo düşünceleri ile ilgilidir. Bir deri bir kemik kalsa bile kilolu olduğu düşüncesindedir. Kişiler kendilerine listeler hazırlayarak kendilerine yasakladıkları yiyecekleri belirterek, bunları yemeyeceklerine yeminler ederler. Yarım kilo bile almaları onları zayıflıktan şişmanlığa geçtikleri şeklinde düşündürür. Uzun süre bir konuya dikkatlerini veremezler . Kendilerine güvensizlik yoğun bir şekilde kendini hissettirmektedir. Gitgide sosyal çevrelerini kısıtlarlar.
Anoreksiya hangi dönemlerde ortaya çıkar?
Anoreksiya genellikle ilk veya orta ergenlik döneminde, çoğunlukla bir diyet dönemini takiben ve yoğun bir stres sonrası (anne-baba ayrılıkları vs.) ortaya çıkar. Başlangıç yaşının ortalama 17 olduğu ve 40 yaşından sonra anoreksiyanın görülmediği kabul edilir. Anoreksiya kadınlarda erkeklere oranı 20/1’dir. Yaygınlığı ise %1 olarak bildirilmektedir.
Anoreksiya’nın tedavi süresi oldukça değişkenlik gösterebilir. Bireyin hastalığı kabullenmemesi ve yardımı kabul etmemesi, hastalığın seyrini olumsuzlaştırır. Sabırlı ve düzenli tedaviler sonrasında sağlığına kavuşan hastalar görüldüğü gibi, pek çok olguda beden algısının bozulması, aşırı kilo kaybı ve sonuçtaki komplikasyonlara bağlı olarak bedensel yıkım gerçekleşmektedir. Hastalık sonrası da ölüm ortaya çıkabilmektedir.
Anoreksiya hastalarının bedensel yakınmalarına karışıldığında ve tedavi sonucu kilo almaya tekrar başladıklarında yoğun direnç gösterdikleri görülmektedir. Bu hastaların sosyal ilişkileri yetersizdir ve genellikle depresif duygu durumu hakimdir
Vücutta yol açtığı değişimler nelerdir?
Hastalarda kansızlık, vücut su- tuz dengesinin bozulması, kanda kolesterol ve üre düzeylerinin artışı, karaciğer enzimlerinin yükselmesi, tiroid bezi hormonlarının düşmesi, kadınlarda ostrojen denilen kadınlık hormonu, erkeklerde testesteron denen erkeklik hormonu düzeylerinde düşme sonucu cinsel işlevlerde azalma, kalp atımında azalma ve düzensizlikler, beyin boşluklarının beyin dokusuna oranla kapladığı hacmin artışı oluşabilmektedir.
Anoreksiya kimlerde görülmelidir?
Bu rahatsızlık düzenli ve bol çeşitli yemek yeme olanaklarının olup, göze hoş görünmenin zayıf bir vücut yapısı ile paralel düşünüldüğü bati toplumlarında, kentsel alanlarda daha çok gözlenmektedir. Hastaların % 90-95 i kadındır. Anoreksia nervosa genç kızlarda % 0,5 oranında saptanmakta, genellikle 12-25 yas arasında rastlanmaktadır.
Son yıllarda yurt dışında yapılan çalışmalara göre hastalığın yüz bin kişide 15-20 arasında görüldüğü saptanmıştır.
Ölüm oranı % 5
Hastaların yarısının ilerleyen dönemde iyileştiği, dörtte bir oranında hastanın kısmen iyileştiği, ancak bir miktar yakınmalarının sürdüğü belirlenmiştir. Hastalık sonucu ölüm oranının % 5 civarında olduğu gözlenmiştir.
Tedavi
Psikoterapide hastanın kendi duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmesi, yeme davranışı üzerine kurulu yanlış düşünce tarzının değiştirilmesi, vücuduna yönelik olumsuz algılamaların düzeltilmesi, özgüvenin oluşturulması, kişilerarası sorunların belirlenip, çözümüne yönelen bir yaklaşımın oluşturulmasına çalışılır.Tedavide davranışçı terapi, aile terapisi ve grup terapisi kullanılabilir.
|