Osmanlı Okçuları..
Ok Türk'ler tarafından i'câd edilmiştir. Daha önceki devirler hakkında bir bilgimiz olmadığı için ok ve okçuluğun en parlak zamânının Osmanlı'lar devrine rastladığını söyleyebiliriz.
Ok ile ilgili Hazret-i Muhammed' e atfedilen 40 hadîs, Sultan İkinci Mahmud zamanında Eyüp Câmii imâmı Abdullah Efendi tarafından tefsîr ve tercüme edilerek pâdişâha sunulmuştur.
İslâmiyet'in ilk zamanlarında Arap oklarının mesâfesi bugünkü ölçülerle 500 metreyi geçmiyordu. Osmanlı'ların elinde ok 845.5 metreye kadar fırlatılmıştır.
ÜNLÜ OKÇULAR
Osmanlı'lardan önceki dönemlerde yetişen Türk Okçuları hakkında elimizde maalesef bir kayıt yoktur. Bundan ötürü yalnız Osmanlı'lar döneminde yetişmiş ok pehlivanlarının adları zamânımıza ulaşmıştır. Bu pehlivanların lâkab ve adları şöyledir:
Deve Kemâl
Solak Havandelen
Bursa' lı Şûcâ
Tozkopan iskender (Okmeydanı'nda bugüne kadar geçilemeyen iki menzilden biri olan 1281,5 gez [*1] mesâfeli menzilinin sâhibi...)
Gürz Sinân
Benli Karagöz
Mîra'lem Ahmed Ağa (Ahmed Paşa, Kemankeş Ahmed Beğ, Kaptân-ı deryâ Ahmed Paşa... Okmeydanı'nda bugüne kadar geçilemeyen iki menzilden biri olan 1279,5 gez mesâfeli Güneydoğu menzilinin sâhibi...)
Yahyâ Ağa
Arabacı Mahmûd
Lenduhâ Câfer
Çullu Ferrûh
Zehgîrci Kâsım
Kuburcu Hüsrev
Kosta Hüseyin
Güre Tosun
Araboğlu İbrâhim
Lokumcu Solak Ali
Sığırcı Kâsım
Parpul Hüseyin Efendi
Kör Kâmil
Üfürükçü Ece
Usta Karaca
Yatmazağaçoğlu Bâlî Beğ
Kemhâcı Dîvâne Kâsım
TAŞ DİKEN PÂDİŞÂHLAR
Üçüncü Selîm (1012 gez)
Sultân İkinci Mahmud (1225 gez... Pâdişâh atışlarının en uzun mesâfelisi...)
ÜNLÜ TAŞLAR
Okmeydanı'nda 15inci yüzyıldan bu yana en uzun gezli taşlar şunlardır:
1. 1. 1. 1251,5 gez mesâfeli Bursa'lı Şûcâ menzili
2. 2. 2. 1279,5 gez mesâfeli Tozkoparan İskender menzili
3. 3. 3. 1271,5 gez mesâfeli (lodos menzilli) Kaptan Ahmed Paşa menzili
4. 4. 4. 1281.5 gez mesâfeli (gündoğusu menzilli) Tozkoparan İskender menzili
* * *
YAY
Yayların boyu 11-12 tutam [*2] dır.
Yay birinci, orta, ikinci boy olmak üzere üç boy olur.
Umûmîyetle dört parçadır: Ağaç, tutkal, sinir, kemik.
En büyük yay 115, en hafif yay da 95 dirhem [*3] den fazla veyâ noksan olmamalıdır.
Yapılışı güç ve büyük bir dikkat isteyen yay hassâsîyetini asırlarca muhâfaza edebilir.
Bâzı kuvvetli pehlivanlar 115 dirhemden daha ağır yaylar kullanmışlardır. Bursa'lı Şûcâ yıldız menzili taşını 107, Tozkoparan İskender Edirne'deki menzil taşını 130 dirhemlik yaylarla yapmışlardır.
Osmanlı'larda Muhiddin, Süleymân, Usta Pervâne, Büyük ibrâhim, Yahyâ, Mehmed isimlerindeki ustalar Osmanlı yaylarına zerâfet, estetik ve balistik mezîyetler vermişlerdir.
Yay Ağacı
En iyi yay ağacı Gerede'de yetişen Akça ağaçtır. Tutkalı çok fazla emerler. Bu karaağaçların ihtiyâr gövdeleri kesilir, kökten çıkan sürgünler iki bilek kalınlığında olunca yerden 25 santim kadar yukarıdan 13-14 tutam kesilir. Ortadan eşit olarak iki kısma ayrılır. Bir kazandaki soğuk suda üç gün bekletilir. Üç günden sonra kazanın altına ateş yakılarak kaynatılır. Bu kaynama süresi de üç gündür. Sonra ağaçlar çıkarılır. Talaş alevine tutulur. Biraz suyunu çektikten sonra tutkala yatırılır. Ağacın tutkalı iyice emmesi beklenir.
Bu işlemden sonra ağaç, kalın tahtalara oyulmuş, iki ucu içine kıvrık kalıplara sıkıştırılır ve urganlarla bağlanır. Asıl i'mâl devri kalıptan çıkarıldıktan sonra başlar. Kurulduktan sonra dış tarafa gelecek kısmına sinir yapıştırılır.
Yay ağacı 10 yıl bekletildikten sonra işlemeye alınır.
Tutkal
Tutkal yay ağacına elastıkîyet veren bir maddedir. Yayın en mühim maddesini teşkîl eden tutkal, çok titiz hazırlanan bir maddedir. Yay tutkalları bilhassa Gelibolu civârındaki Çakal (Çokal) köyünde yapılır ve bu isimle anılır.
Sinir
En iyi sinir için, Trakya'da yetişen inek ve öküzlerin ayak bileklerinden diz kapaklarına kadar olan sinirler bir araya toplanır, yıkanır, kurutulur, kaynatılır ve eritilir. Bu erime sinirlerin lif lif ayrılmasını te'mîn eder, Sinir, yayın kurulduktan sonra dış tarafına gelen kısmına i'tinâ ile döşenir.
Bu hesâblar öylesine incedir ki, meselâ puta yaylarına öküz siniri, menzil yaylarına inek siniri döşenir. Bu işlem yaya müthiş bir elastikîyet verir.
Kemik (Boynuz)
Yay kemiği tâbîr edilen boynuz bilhassa mandaların boynuzlarının dış kenarından yapılır. Boynuzun en sert yerleri de kenarlarıdır. Menemen yöresinde yetişen uzun boynuzlu genç öküzlerin boynuzları makbûldür. Boynuzların dış kenarları kökten uca kadar bir kapak hâlinde kesilir. Kazanda kaynatılır. Sonra çam alevinde yumuşatılır ve düzeltilir. Dar tahta kalıplara sıkıştırıldıktan sonra kurutulur, yay tahtasına Çakal tutkalı ile yapıştırılır, üzeri raspa edilir.
Çelik
Kabzanın tam orta kısmına isâbet eden ve iki boynuzun arasında kalan iki milimlik aralığa beyaz bir kemik yerleştirilir ki buna da çelik denir.
Çile
Çile, yayın iki ucuna takılan ve oku fırlatmaya yarayan bir kaytandır. Harp yaylarında çile yerine koyun ve keçi gibi hayvanların bağırsaklarından yapılan gâyet kuvvetli bir ip kullanılır. Çile saf ipektir. Günlerce kaynatıldıktan sonra gölge yerde kurutulmaya bırakılır. Sonra bükülerek ip hâline getirilir. Çile yalnız yarışma yaylarına takılır.
Özel bilgiler
Yaylar i'mâl edilirken meşhûr ustalar ağaç yağlanmasın diye yağlı yemek, kuru fasulye yemezler, yayı odun veyâ kömür dumanından bucak bucak saklarlar. Bundan sonra eğer süslenecekse yayın dış kenarına altın yaldızlarla resimler yapılır, çile takılacak yer açılır, cilâsı tamamlandıktan sonra yay i'mâli tamamlanmış olur.
Tılsım
Türk yayları ile Avrupa yayları arasında ilk bakışta dikkati pek çekmeyen fakat bilhassa uzun mesâfe atışlarında çok lüzûmlu olan bir özellik vardır. Türk yaylarında kabza çıkıntısı dışa doğrudur. Beden kısmının kasan gezine yakın olan taraflarında hissedilir bir kalınlık vardır. Tanguç (tonguç) başlığı denilen kısım ise bir ayın iki ucu gibi muntazam kıvrılmaz ve içeri doğru eğiktir. Bu iki özellik yüzlerce yıllık denemelerden sonra elde edilmiştir.
Yayın da kılıç gibi incelik ve tılsımları Avrupa'lar tarafından bir türlü keşfedilememiştir.
Yayın Kurulması
Yay kurulmadan önce uçları içe kapanıktır. Okçu bu uçları tutup kabza kısmını dizine dayar, iki ucu tersine kıvıra kıvıra birbirlerine yaklaştırır ve kirişi takar. Atışlardan sonra yay boşaltılır yâni kiriş çıkartılır. Yay da kurulmadan önceki hâlini alır. Yay rutûbetsiz bir ortamda duvara asılarak korunur. Yarışma yaylarının uçları halkadan yeni çözülmüş yaylar gibi içeriye fazlaca kıvrık değildir.
[YOUTUBE]<object width="425" height="344"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/6SWbM_1nUUE&hl=en&fs=1&"></param><param name="allowFullScreen" value="true"></param><param name="allowscriptaccess" value="always"></param><embed src="http://www.youtube.com/v/6SWbM_1nUUE&hl=en&fs=1&" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="425" height="344"></embed></object>[/YOUTUBE]
Arkadaşlar buyurun...İçeriği güzele benziyor ancak izlemedim tamamen malumunuz kota dalgası...Yorumlarınızı bekliyorum..
Bu mesaj; Estergon tarafından '24.10.09 - 21:06' tarihinde değiştirildi.
|